Müze etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ertuğrul Fırkateyni ve Sakura

0 yorum

Hava birden soğudu, gökyüzü siyaha dönmek üzere.

Yavaştan başlayan yağmur giderek şiddetini arttırırken, ıslık çalan rüzgar kayaları döven dalgalara eşlik ediyor.

Dev dalgaların arasında son çırpınışlarını veren fırkateyn suya gömülürken acı çığlıklar göğe yükseldi.

Kimbilir kaç bulut geçti, kaç mevsim değişti. Denizler tanrısı Poseidon daha kaç kere kızdı da denizleri alt üst etti.

Kaç çocuk babasını özleyerek uyudu, Ertuğrul Fırkateyn’i Kushimoto açıklarında okyanus sularına gömüldüğünden bu yana…

II Abdülhamid, Japon heyetinin İstanbul’u ziyaretine karşılık 1890 yılında hediyelerle birlikte Japonya’ya bir gemi gönderir.

Geminin kumandanı Mirliva Osman Paşa bu gemiyi İstanbul’dan Japonya’nın Yokohama Limanı’na 11 ay da getirmiş. getirmesine ama şimdi dönüş için değil 11 ay, 11 günleri bile yoktur.

Japonya, kazadan sağ kurtulan 69 denizciyi ve ölenler için topladıkları yardımı Askeri gemi ile birlikte İstanbul’a gönderir. Ve Japonlar, Kushimoto da Ertuğrul Fırkateyn’i adına bir Şehitlik anıtı ve müze inşaa ederler. Güzel olan, her yıl anıt önünde anma törenlerinin yapılması.

Kushimoto’da 1974 yılında inşa edilen "Türk Müzesi"nde Ertuğrul Fırkateyni’nin maketi, gemideki asker ve komutanların fotoğrafları ve heykelleri bulunmaktadır.

Tüm bunların, baharın müjdecisi, kısa hayatların ve ani ölümlerin simgesi; hem hayatın güzelliklerini ve yaşama sevincini hem de hiç umulmadık bir anda ölümün gelebileceğini hatırlatan Sakuralarla ne ilgisi var diyeceksiniz?


Baharda, 7 ile 10 gün süren bu kısa ömürlerini fotoğraflamak için gittiğim Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nde Sakuraların arasında rastladım Ertuğrul Fırkateyn’i anıtına.

Öğrendim ki Japon Sakura Vakfı, bu facianın 115. yılında Ertuğrul Fırkateyn’inde ki denizcilerin anısına her biri için sakura ağacı hediye etmiş.

Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nde Ertuğrul adası var ve bu ada da 527 Sakura ağacı. Anıtta tüm mürettebatın adları yazılı, ayrıca her ağaçın altında minik plaketlerde o ağacın hangi denizciye ait olduğu…

Sakuralar tüm dünyada barışı ve dostluğu simgelermiş. Ağaçlardan yerlere düşen taze sakura çiçekleri arasında gezinirken, fırtınaları, denizcileri, iki ülke arasındaki dostluğu, saygıyı ve sevgiyi yüreğimde hissettim.

Baharın gelişiyle hayata yeni bir başlangıç yapmak, yine yine yeniden yaşama sarılmak için çok sebebim var

“İnsan doğayla bütünleştiği oranda doğru davranır” demiş Lao Tzu , "Tao Yolu Öğretisi"nde

Sevgiyel kalın, doğada kalın.


Bu yazı Martı Dergi'sinde yayınlanmıştır.










Devamını Oku »

Bologna

0 yorum




Akrep yelkovanı son hızla kovalarken, geç kalacağımızı düşünmenin heyecanı ile kalbim iki katı hızla atıyor.

1800’lü yıllardan kalma olduğunu düşündüğüm Milano Central Station’nın heybetli ihtişamına kapılıyorum.

Binanın içine girdiğimde gözlerimi alamadığım tavan süslemelerini bir fotoğraf gibi hafızama kazıyorum. 

Milan Cenral Station
Adımlarım peşi sıra birbirini kovalarken attığım her adımda 50, 100, 150, 200 yıl birden değişim gösteren bir zaman makinesinde gibiyim…

21. yy hızlı trenine bindiğimizde perondaki tek eksiğimiz elinde gül ile bizi uğurlayan bir sevgiliydi.
1,5 saatlik bir yolculuk sonrası Bologna’ya vardık.


Camdan manzara seyretme fırsatım oldu fakat ne yalan söyleyeyim görüntü çok net değildi, hızlı teren cidden hızlı…

Bologna tren istasyonu eski şehir merkezine yürüme mesafesinde. Sabahın erken saati meydanı boş bulduk, bol bol fotoğraf çekiyoruz.

İlk işimiz en zoru başarmak, 12. yy dan kalma iki kuleye çıkmak. (the two towers Asinelli and Garisenda).

12. ve 13. yy da zengin ailelerin yaptırdığı kuleler saldırılar sırasında savunma amaçlı kullanılmış. 180 den fazla yapılan kuleden, bu güne kalanlarla yetineceğiz biz malesef. Asinelli kulesi 97m ve Garisenda Kulesi 48m

 
Asinelli Tower

Biz önce Asinelli Kulesine çıkıyoruz. Kule gözüme çok yüksek gözükmüyor nedense, iş merdivenleri tırmanmaya gelince nutkum tutuluyor, dizlerim isyanda. Bu çıkışın birde inişi var. En azından tepeye çıktığımızda güzel manzarada bir iki fotoğraf çekip soluklanıyoruz. İniş bir felaket merdiven dar ve yukarı çıkan sayısı artmış. Birbirimize yol vere vere iniyoruz. Bu yorgunlukla Garisenda kulesini aşağıdan selamlıyorum.

Benim gezilerdeki şansım kızkardeşim, Araştırmış bulmuş, kuleden iner inmez sağ köşesindeki Gelateria Gianni’den Ricotta’lı dondurma ile yorgunluk attıyoruz.

Fountain of Neptune

Kulenin diğer karşı köşesinde Pasajın içinde yer alan Roxy Bar ‘da kahvelerimizi yudumlarken yediğimiz nefis tatlılarla enerji topladık. Geziye kaldığımız yerden devam.

Piazza Maggiore meydanındaki Neptün Çeşmesi’nin çevresi kalabalıklaşmaya başladı, iyiki sabah fotoğraf çekmişim. Kuşlar ve insanlar çeşmeyi sarmalamış.

1567 de yapılmış çeşmenin bir özelliği de dünyanın dört büyük nehrinin (Ganj, Nil, Amazon ve Tuna) simgelendiği yarı insan yarı balık bronz heykellerin bulunması.

Neptün Çeşmesinin hemen karşısında bulunan Salaborsa Kütüphanesine giriyoruz alt katı arkeoloji müzesi.

Piazza Maggiore de Salaborsa Kütüphanesinden çıkınca karşısında bizi bekleyen kırmızılı mavili mini trene atlıyoruz. Oldum olası severim bu oyuncak gibi gözüken trenleri.

Bir saatlik bir şehir turu yapıyoruz, Basilica di Sun Luca‘ya kadar çıkıyor. 12. yy da yapıldığı sanılan bu Basilica yıllar geçtikçe ilave edilen binalar ve yapılan tadilatlarla bu günkü halini almış. Şehrin en tepesinde yer almasına karşın yaz yada kış herkes rahatlıkla gelebilsin diye yapılan yolun üstü kapalı.

Biz trenle yanlarından geçerken yürüyen insanları görüyoruz. Biz enerjimizi kulelere tırmanırken harcadığımız için şuan trende olmaktan çok mutluyuz.

Library of Archiginnasio

Bir sonraki durağımız Piazza Galvani meydanındaki günümüzde Archiginnasio Belediye Kütüphanesi (Biblioteca comunale dell'Archiginnasio) olarak kullanılan bina. Aslında 16.yy da üniversite olarak inşaa edilmiş. Hukuk, felsefe, tıp, matematik, fizik ve fen bilimleri bölümlerinden oluşan bir üniversite.

Anatomikal Theater
Anatomik Tiyatro diye anılan Üniversitenin tıp okutulan salonunu geziyoruz. 

Binada tavan, duvarlar ve tabanın her biri ayrı sanat eseri rengarenk süslemelerle dolu.

Anatomik tiyatro ise bunun aksine sadece ortadaki masa görünümlü  mermerin dışında her yer; tavan, duvarlar, sıralar ve taban dahil ahşap kaplama. Tavanda ve duvarda yapılan her heykel ahşaptan yapılma.

Bugün müze olarak kullanılan bölümlerin dışında kütüphanesinde çok değerli kitaplar, yaklaşık 35.000 el yazması ve incunabula bulunuyor. (1500 yılından önce Avrupa da basılmış kitap)


Bologna da sadece sebze meyve, balık ve çiçek satan dükkanların olduğu dar sokaklarda gezinirken gün hiç bitmesin istiyorum. Ancak akşam treni ile Milano’ya dönüyoruz. Bu keyifli gezi sadece bir gün sürsede hafızamızda bir ömür sürecek gibi gözüküyor.


Devamını Oku »

Den Haag

0 yorum

İlizyon, çocukluğumdan beri beni büyüleyen bir kelimedir. Merak uyandırır, düşündürür. Hatta öyle düşündürür ki körükörüne inanmak yerine işin mantığını aratır.

M.C. Escher (Maurits Cornelis Escher) grafiker, matematik ve simetri üzerine yaptığı çalışmalar sonucunda 2 boyutlu ve 3 boyutlu ögeleri aynı anda içeren birçok çalışmaları ve çizimleriyle ünlü.

Hiç duymadığınız bir isim olabilir. Kısa zamana kadar benim içinde öyleydi. Hayat bu tesadüflerle dolu. Bayram rotamıza Den Haag (Lahey) de bulunan Escher in Het Paleis müzesini de ekledim. Birkaç yüz km daha yol yapmamız gerekti ama değdi doğrusu.
 (Bayram rotamız ; Amsterdam- Brüksel- Lüksenburg- BruggeRotterdam – Den Haag – Zaanse Schans)

Tarifi mümkün olmayan görsel bir yolculuk

2002 yılından itibaren müze vakfı Esceher’in eserlerini bir arada sergilemeye karar veriyor. Köşkün her odasında bulunan ilginç ayrıntılar var.  Mesela her odanın avizesi devasa boyutta gitar, vazo, dünya, şapka vb… Yada odaya girdiğinizde aynalar aracılığıyla odanın diğer bölümlerini de görüyorsunuz.

Her o da bir başka süpriz. Fazla kafa yormak istemeyenler için “Aslında hepsi göz aldatmacası” deyip çıkılabilir. Her birinde üzerinde düşünülmesi gereken ayrıntılar gizli.

Karşınızda duran resme uzaktan baktığınızda yanyana duran üç tane benzer binanın ön cephesini görebilirsiniz. Biraz sola kayarak bakın binaların yan yüzleri de gözükmeye başladı. Biraz yaklaşın artık binaların yan iç cephelerini görüyorsunuz. Bunun nasıl yapıldığını keşfetmek için dibine girip incelemek gerekiyor ama arkada meraklı bir gurup hemen beklemeye başlayınca diğer resme geçiyorsunuz.






Benim en sevdiğim oda, mercek şakası. Aklı tırmalayan soru; aynı boyda iki insanın aynı mekanda durup nasıl oluyorda birinin devasa diğerinin küçük gözüküyor olmasıydı. Ama fotoğraflar çekilirken biz çok eğlendik.

Sonraki oda da aynalı küreyi al eline, odanın her bir köşesinde saklanmış arkadaşlarınla özçekim yap. 


Den Haag’a kadar gelmişken bu kadarla kalmayalım diyorsanız
Hollanda’nın tamamını birkaç adımda keşfetmek isteyenler -hemde tepeden bakarak- Minyatür Hollanda var. ( Madurodam )

Ya da karikatüre meraklıysanız. Dick Matena’nın 200 den fazla orjinal çizimlerinin ve kitaplarının sergilendiği Museum Meermanno var.

Kraliyet sanat müzesi Mauritshuis ve Hollanda miras alanında korunan Binnenhof bölgesi var. 13. yy. Gotik tarzda inşaa edilen binalar bugün parlamento binası olarak kullanılıyor. İçlerini görmeyi isterdim doğrusu.

Keyifli bir gezi ve keşif oldu bizim için. Merak bütün kapıları aralar.






Devamını Oku »

Cumhuriyet ve Kadın

0 yorum

Bugün Cumhuriyet tarihinde kısa ama anlamlı bir gezi yaptık.

Oyuncak Müzesi'nde Yasemin Sungurla Kitap ile Sohbet gurubu için  İTK Usakizade Köşkü Müdürü Ahmet Gürel 'in hazırladığı “Cumhuriyet ve Kadın” konulu belgesel gösterimi ile başlayan sohbetimiz, seçtiğimiz birbirinden değerli Cumhuriyet Kadınlarının yaşam öyküleri ile devam etti.

TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi arşiv kayıtlarından ulaştığım “1900 sonrası Türk Biliminsanları” listesinde herbiri birbirinden değerli biliminsanlarının arasından iki kişiyi seçmek çok zor oldu benim için. Hepsinin emeğine saygım sonsuz.

Onlar gurur kaynağımız iki bilim insanı, onlar çalışkan örnek Cumhuriyet kadını…


NASA’da çalışan ilk Türk bilim kadını ünvanı Prof.Dr. Dilhan Eryurt’un

Yaptığı araştırmalarla “Güneş'in parlaklığının oluşumundan bu yana gittikçe artmadığını, geçmişte çok daha parlak ve sıcak olduğunu ortaya koyması yeni başlayan uzay uçuşlarının seyrini değiştirir.


Aya ilk iniş için yaptığı başarılı çalışmalar ve ardından gelen 1969’da Apollo Başarı Ödülü ile ödüllendirilmesi bir tesadüf değil elbet.


Laboratuvarda geçen bir ömür… 

Böcekleri inceleyerek insanların hayatlarını değiştiren bilim insanı Prof. Dr. Semahat Geldiay

İnsanı anlamak için, insanla benzerlik gösteren böceklerde sinir hormonlarını ve onları salgılayan hücreleri kullanarak, devrim yaratan projelere imza atması, yazdığı makalelerle dünyanın öbür ucunda bile onunla çalışmak isteyen bilim insanlarının olması sırf bu yüzden.
Onlar  Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni biliminsanlarını yetiştirdiler. 

Onlar tarihe damga vuracak buluşlarıyla insanların dünyasını değiştirdiler.

Onlar gurur kaynağımız iki bilim insanı, Cumhuriyet kadını…







Devamını Oku »

“Her ayın ilk Çarşambası”

0 yorum

Ve gün geliyor sizin hayalleriniz başka çocukların hayallerine karışıyor. 


Büyük hayalleriniz var ve onları gerçekleştirdiğinizde yalnızca kendiniz için değil gelecek nesiller için gerçekleştirmiş oluyorsunuz.
Ve gün geliyor sizin hayalleriniz başka çocukların hayallerine karışıyor.

İki yıldır her ayın ilk çarşambasını iple çekiyorum. Bir hafta öncesinden hava durumunu gözlemliyorum. Hava açık ise gökyüzünde neleri görebileceğimi araştırıyorum.  Ay’ın durumu ne? Dolunay mı? Hilal mi? Satürn ne konumda, Mars ne konumda? …

Ve gün geliyor yağmur, kar var; gün geliyor hava açık ama rezarvasyon dolmuş yada tek ben değil ailece gideceğimiz için birimizin mutlaka bir engeli çıkıyor.

Veee sonunda 2 Eylül Çarşamba günü için taaaaa Haziran ayından alınmış bir rezarvasyonumuz var. Koşa koşa gidiyoruz, çocuklardan daha fazla heyecanlıyım.

Gideceğimiz yer Darüşşafaka’nın P&G ile birlikte yürüttüğü “Hayalden Gerçeğe” projesi kapsamında yapılan Fatin Gökmen Planetaryumu ve Gözlem Evi. Mehmet Fatin Gökmen, Türkiye‘de gözlem ve araştırmaya dayalı astronomi çalışmalarının geliştiricisi ve Kandilli Rasathanesi’nin kurucusu.

Okulda bizi Astronom Büşra Hanım karşıladı, ilk 45 dakika Planetaryum sunumunu izledik. Katılan çocukların ve yetişkinlerin sorularını yanıtladı. Mavi Ay’dan Kanlı Dolunaya, Burçlardan Takım Yıldızlarına kadar merak ettiğimiz herşeyi sorduk. Bizi sabırla dinledi, sorularımızı yanıtladı.

Daha sonra Satürn’ü incelemek için yukarı gözlem evine çıktık. İşte bizi orada bir süpriz bekliyor. Şehrin ışıkları, gökyüzündeki her şeyi adeta silmiş. Sadece en parlak yıldızı ve Satürn’ü çıplak gözle zar zor seçebiliyoruz o da çok silik. Biraz zor da olsa bir kaç denemeden sonra tespit edilen yere doğru teleskop ayarlanabildi ve bizde görebilmek için sıraya girdik. 

Çocuklar kadar bende heyecanla sıramın gelmesini bekliyorum. Fotoğraflarda gördüğüm yuvarlak ve çevresinde halkasıyla bildiğin Satürn şimdi karşımda durmuş adeta bana gözkırpıyor. Çok heyacanlıyım sanki hayranı olduğum bir sanatçıyla gerçekte karşılaşmışım gibi…

Turuncu ışıl ışıl parlayan bir halde canlı olduğunu belli eden bir tavırla yavaş yavaş görüş alanımdan uzaklaşınca, Satürn yeni bir hayranıyla buluşmak için Teleskopa yeniden ayar yapılıyor.

Her bakan bir daha kendisine sıra gelsin istiyor. Çok keyifli bir akşamdı biraz daha kalsak ayın doğuşunu da izleyebilirdik. Bu keyifli gözlem için Astronom Buşra Gürbak'a çok teşekkür ediyorum.

Aklınızda olsun, her ayın ilk Çarşambası Fatin Gökmen Planetariumu ve Gözlem Evi’nde Halka Açık Gözlem etkinliği var. Hafta içi okullar için Planetarium da sunumlar da var. Çocuklar kadar yetişkinlerinde ilgisini çekeceğine eminim.

Sınırlı kontenjan ve hava koşulları, her zaman gökyüzünün güzelliğini gözler önüne sermek için sizden yana olsun.

Yeni fırsatlar, yeni bakış açıları…

Sevgiyel Kalın

Rezervasyon ve bilgi için  http://www.darussafaka.k12.tr/ , 


Devamını Oku »

Bizantion - Konstantinopolis - İstanbul

0 yorum


İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Serin serin Kapalıçarşı

Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa

Güvercin dolu avlular

Çekiç sesleri geliyor doklardan

Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;

İstanbul`u dinliyorum, gözlerim kapalı.

İstanbul'u dinliyorum / Orhan Veli Kanık 


Yaklaşık 2300 yıllık bir geçmişi olan bir kent İstanbul. Tarih boyunca tüm ülkelerin göz bebeği olmuş, uğruna ne savaşlar verilmiş. Efsaneleri ve güzelliği ile dillere destan, şiirlere, romanlara konu olan bu kent Bizantion - Konstantinopolis - İstanbul'a dair söylenenenler bugünde herkesin ilgisini çekmeye devam ediyor.

Gezilecek yerler arasında ilk sırayı "Tarihi Yarımada" alıyor. Tarihi Yarımada adeta bir açık hava müzesi. Altında binlerce yıllık medeniyetlerin kalıntıları var.

Tarihi yarımada deyince Sultanahmet’ten Cağaloğlu’na, Çemberlitaş’tan Süleymaniye’ye, Edirnekapı’dan Zeyrek’e kadar uzanıyor.

Meydan’ın bir yanında Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Aya İrini, Soğuk Çeşme sokağı, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve öbür yanda meydana adını vermiş Sultanahmet Camisi, Alman Çeşmesi, Antik Mısır ve Örme dikilitaşları, Yılanlı Sütun ve Yerebatan Sarnıcı var. Eski İbrahim Paşa Sarayı şimdilerde Türk ve İslam Eserleri Müzesi olmuş. Karşı sırasında Hürrem Sultan Hamamı.
Gezmek için bir günün yetmediği yer tarihi yarımada. Batı’nın bitip Doğu’nun başladığı bir başka değişle Doğu ile Batı’nın birleştiği nokta Sirkeci Gar'ı da görmeden geçemeyeceğim yerler arasında.

1890 yılında hizmete açılan tarihi Sirkeci Gar'ı eski ihtişamını korumaya devam ediyor. İçinde ücretsiz gezebileceğiniz Demiryolu Müzesi var. Müzede sergilenen eserler arasında, Orient Ekspres ve yemekli vagon servis takımları, tren plakaları, bilet dolabı, seyyar telgraf makinesi, bilet baskı makinesi bulunuyor.

Yine Sirkeci semtinde Mısır Çarşısı ile Yeni Camii’ye yakın olan Büyük Postane binası var. 1905- 1909 yılları arasında inşaa edilmiş bu bina halen Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü ve giriş katında ise tam teşşekküllü bir postane olarak kullanılıyor İçinde iletişim ve telekomünikasyon tarihi hakkında bilgi veren bir müze var.
Tabii tarihi çarşıları unutmamak gerek, Kapalı Çarşı ve Mısır Çarşısı ilk AVM olma özelliği taşıyor.

Haliç köprüsünden balıkçıların arasından geçip, artık binaların arasında zar zor kulesinin ucunu gördüğümüz Galata Kulesi, gezmekten hiç bıkmadığım tarihi yapıtlar arasında.







Devamını Oku »

Doğu ile Batı’nın birleştiği nokta...

0 yorum
Bir zamanlar Paris’ten kalkan Şark Ekspresi’nin yolcu indirdiği yer... 

Kimbilir hangi ressamlar, mimarlar geldi ilk defa İstanbul’a, oryantalist yaşamı keşfetmeye…
Doğu’ya, Osmanlı’nın topraklarına ….
İstanbul’a hayranlık birkez daha arttı, resmedildi, yazıldı, çizildi…

O günden bu güne değişmeyen tek şey hala İstanbul hakkında hayranlıkla ayrıntılar yazılıp çizilmeye devam ediliyor.

Benim için “Tarihi Yarımada” nın vazgeçilmez duraklarından biri Sirkeci Garı

Bu günkü ziyaretimi çocuklarla birlikte yapmak istedim. Tarihin akışında kaybolanlar gizli kalanlar ve keşfedilenleri görmeleri için.

Binanın ön cephesinde bulunan iki saat kulesi zamanı hiç aksatmadan dakikaları üst üste ekliyor gözüksede zaman durmuş gibiydi benim için. Ama Binanın yan cephesinde garın hizmete girdiği tarihleri hem rumi hemde miladi takvimde görünce zamanın aslında nasıl su gibi hızlı aktığını anladım.

Bina yapıldığı dönemde deniz kenarındaymış, Çevresi zamanla çok değişime uğramış. Binanın içinde üç büyük lokanta ve ayrıca binanın arkasında da geniş bir bira bahçesi ile açık hava lokantası bulunuyormuş. Bugün, saat kuleleri, vitraylar binanın içindeki iki lokanta ve müze günümüze kalanlardan sadece bir kaçı.

Gar, II.Abdülhamit döneminde 11 Şubat 1888 günü büyük bir törenle temeli atılmış. 03 Kasım 1890'da da hizmete açılmış. Bu görkemli gar binasının mimarı Alman mimar ve mühendis August Jachmund, Sultan II.Abdülhamit'in güvenini kazanarak daha sonra sarayın danışman mimarı olmuş.

Batı’nın bitip Doğu’nun başladığı bir başka değişle Doğu ile Batı’nın birleştiği nokta Sirkeci Garı.

Selçuklu dönemi taş kapılarını anımsatan geniş bir giriş kapısından içeri girdiğimde sanki zaman tünelinden geçen bir yolcu gibi hissettim kendimi. Burada ki lokantalarda kimbilir kimler oturmuştu. Kimlerin buluşma, kavuşma noktası olmuştu… Her ayrıntı seyretmeye değer. Sivri kemerli pencereler ve Vitraylar göz doldurmaya devam ediyor.

Bekleme salonlarına, Avusturya'dan getirilmiş büyük çini sobalar konulmuş o dönemde, tabi bu sobalardan biri şimdi içerideki müzede sergileniyor.

Önce restoranlardan birinde oturup sabah kahvemi yudumlarken garın eski halini hayal etmeye çalıştım. Yedikule'de yapımına başlanan demiryolu hattının Sarayburnu'na kadar uzanan Topkapı Sarayı bahçesinden geçirilmesi konusu uzun tartışmalara yol açmış o dönemde. Abdülaziz'in izniyle hat Sirkeci'ye ulaşmış ancak Sirkeci'ye ulaşan demiryollarının yapımında istimlak amacıyla tarihi değerine paha biçilemeyen Bizans ve Osmanlı saray ve köşkleri yıkılmış malesef.

İçeride bulunan müze, küçük olmasına karşın günümüze birkaç şeyin ulaşmış olması sevindirici. Çocuklarımın ilgisini çekti.

Müzede sergilenenlerden bazıları; Bilet dolabı, seyyar telgraf makinesi, bilet baskı makinesi, Anadolu-Osmanlı Demiryolu Şirketine ait istasyon çanı.(19.yy), Orient Ekspres ve Yemekli - Yataklı Vagonlara ait servis takımları (19-20.yy), Büro Malzemeleri, Tren Plakaları ve İstanbul(Sirkeci) Gar bekleme salonunun ısıtılmasında kullanılan çini soba 1890.

Yolculukları severim, Tren İstasyonları bana hep kavuşmaları hatırlatır, Avrupa Yakasının Sirkeci Garı gibi Anadolu Yakasının Haydarpaşa Garı da benim için özel yerlerden biri olmaya devam ediyor.

Müze pazar ve pazartesi kapalı. Müze hakkında daha ayrıntılı bilgi için buraya tıklayınız



Devamını Oku »

Merak tüm kapıları aralar...

0 yorum
Hep merak etmişimdir; yerçekimsiz bir ortamda yürümek nasıl bir duygudur? Sizce bir astronot Uzay mekiği ile uzaya fırlatılırken neler hisseder? Ben olsam ne hissederdim. Merak tüm kapıları aralar…
Şubat tatilinde babam ile beraber katıldığımız 2 günlük Aile /Çocuk Uzay Kampı bana unutulmaz anlar yaşattı.

Gündüzleri Astronot gibi eğitim gördük, geceleri teleskopla gezegen ve yıldızları inceledik.

İlk gün Astronotların uzaya çıkmadan önce aldıkları eğitimler hakkında bilgi aldık. İlk zamanlar Astronotların dünyaya dönerken bindikleri kapsülde yaşadıkları sarsıntılara alışabilmeleri için hazırlanmış bir makine vardı. Makinenin içinde ayakta duruyorsunuz ellerinizden, belinizden ve ayaklarınızdan makineye bağlısınız. Makine hızlı bir şekilde dönmeye başlıyor, sağdan sola, tepe taklak karışık bir biçimde ve astronotların dünyaya inerken kapsülde yaşadığı herşeyi siz burada hissediyorsunuz. Çok ilginç bir deneyimdi.

Daha sonra uzay mekiği simulator bölümüne geçtik. Uzay mekiği temel bilgilerini öğrendikten sonra ekipteki Kaptan, Yardımcı Kaptan ve Dosya Yazılım Uzmanı ünvanlarını alarak simulator de Uzay gemisini 2 kez uzaya çıkarıp indirdik.

Ailelerimiz geminin kontrol bölümünde yer alıyorlardı, biz gemiden onlarla telsiz bağlantısı aracılığıyla görüşüyorduk. Uzay mekiğimizi sorunsuz bir şekilde indirmeyi başardık.

Uzayda Astranotlar gemiden dışarı çıkıp nasıl tamirat yapıyorlarsa aynı ortam burada da sağlanmıştı. Makineye oturduğunuzda sizin ağırlığınız kadar makinenin haznesine su dolduruluyor. Daha sonra ellerinizle borulara tırmanıyorsunuz sanki uzaydasınız ve uzay istasyonunun dış yüzeyinde tarmirat yapıyorsunuz. Yukarı tırmanmak daha kolay aşağıya inişte zorlanıyorsunuz.

Ay Yürüyüşü 

Sonraki gün, Ay yürüyüşü deneyimledik. Ayda kendi ağırlığının 6 katı kadar hafif olduğunuz için ayda zıplayarak yürüyebilirmişsiniz. Ayda 3 çeşit yürüyüş şekli varmış. İki ayak aynı anda zıplayarak, adım atar gibi zıplayarak ve İki ayakla zıplayıp yan yan giderek. 

Amaç yerdeki bir cismi bu ay yürüyüş çeşitlerinden hangisiyle daha kolay alabileceğini ölçmek. Ben her zıpladığımda yerdeki kaskı ayaklarımla aldım sonra elime alabildim.

Son gün atölyede füze yaptık, füzelerin kafa kısmına paraşüt, arka kısmına fitil yerleştirdik. Hep beraber bahçede füzelerimizi ateşledik kimimizin paraşütü açıldı kimimizin ki açılmadı. Füzenin düştüğü yeri tespit etmek ve onu bulmak çok zordu. Ben füzemi bulduğumda almak için ağaca tırmanmam gerekti.

Kamp bitiminde törenle katılım sertifikalarımızı aldık. Çok keyifli bir hafta sonuydu benim için.

Uzay Kampı Türkiye bizlere Dünya’mızın dışındaki yaşamı keşfetme fırsatını sunuyor. Yaşam boyu unutamayacağınız bir yolculuk için rotanızı İzmir’e çevirin.

Sevgiler

Doğan Can











Devamını Oku »

İstanbul semalarında, ilk ezan sesi...

0 yorum
Herkesin gözü üstünde, güzel Konstantiniyye...

Karaköy sokaklarında yükselen ezan sesi bugün bizler için ne kadar normal, kanıksanmış bir davranış olsa da, 717'de çan seslerinin arasında yükselen ezan sesi o kadar garipti.

15 Ağustos 717’de İstanbul’un Fethi için gelmiş olan Müslüman Arap kumandanlarından Mesleme Bin Abdülmelik; Karadan bir ordu, denizden kuvvetli bir donanma ile Bizans’ı kuşatmış, Muhasara bir yıl kadar devam etmiş ancak Konstantiniyye alınamamıştı. Ama Galata zaptedilmiş ve fethedilmişti. 


Mesleme ve İmparator Leon arasında varılan bir anlaşma sonucu Arap mescidi inşaa edilmiş ve ibadete açılmıştır. 7 yıl kadar İstanbul’da kalmış olan Arap Müslüman Ordusu ibadetini burada yapmıştır. Daha sonra Şamda çıkan bir isyan üzerine Arap ordusunun Şam’a gitmesini fırsat bilen Dominiken Papaz ve Rahipleri burasını kilise haline sokmuşlar.  Şimdi minare olarak kullanılan çan kulesini bu esnada de ilave etmişlerdir. 1453 İstanbul’un fethinden sonra kilise camiye çevrilerek öndeki mihrap ve minber ilave edilmiş ve Osmanlı kayıtlarında yine Arap Mescidi ismini almıştır.

1475’te Fatih, kiliseyi camiye çevirerek vakfına katmıştır. Yirmi yıl sonra da, İspanya'dan çıkartılan Endülüs Arapları'nın bir kısmının, çevredeki mahallelere yerleştirilmesiyle cami, "Arap Camii" olarak tanınır. Caminin Araplara mal edilmesinin bir nedeni de, minareye çevrilen eski çan kulesinin 714'te Şam'da yaptırılan ünlü Emeviye Camii'nin özgün minaresini çağrıştırmasıdır.



Devamını Oku »

Bank-ı Osmanî-i Şahane ve onun Mimarı Alexandre Vallauri

2 yorum
Hiç merak edeniniz oldu mu? Eski yıllarda neler olduğunu. Tarih kitaplarında yazmayan ama sizin gezip görerek deneyimleyebileceğiniz neler olabileceğini… hiç düşündünüz mü?

Oysa ben, tarihin akışında kaybolup gitmiş bir günü, yeniden deneyimlemek isterdim. Zaman zaman Eski İstanbul’a uğrar oradaki tarihi binaları gezerim. Her bina ayrı ayrı yaşanmışlık, hissi verir bana. Acılar, umutlar, neşe, keder … sanki ağzı var dili yok duvarların, eşyaların. Müzelerin yeri başka benim hayatımda...
 Bugün Osmanlı Bankası’nı görmeye gittim. Karaköy Galata mevkiinde, Bankalar Caddesinde eski adıyla Voyvoda Caddesinde, kendi gibi tarihi binaların arasına sıkışıp kalmış olmasına rağmen, tüm heybetiyle orada dimdik durmaya devam ediyordu.

1856 yılında İngiliz sermaye ile kurulan Bank-ı Osmanî-i Şahane, şimdilerde Merkez Bankasının İstanbul Şube binası olarak kullanılıyor.

Osmanlı Bankası’ndan kalan, bu güne ulaşmış bir çok evrak binanın -2 katında sergileniyor.

Bu müze’de ; Personel fotoğrafları ve dosyaları,
müşteri kartları ve dosyaları Sultan Abdülaziz’in büyük oğlu ve Sultan Reşad’ın veliahtı Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’in cari hesap ekstresi bile var. (1916);
Kesik banknot köşeleri (deste deste) Senetler, fotoğraflar, anılar var. Oda büyüklüğünde kasalar var.  Kasalarda artık sadece kitaplar var. Binanın giriş katında kütüphane olarak kullanılan bir bölüm var. 
Her bir köşesine sinmiş yaşanmışlık var. Ama yinede içinden çok, binanın dışını sevdim ben.

Bu bina Mimar Alexandre Vallauri’nin imzasını taşıyor. Doğu ve Batı arasında yer alan bir kuruluşun merkezi olarak inşaa edilmiş olan Osmanlı Bankası’nın; 

Beyoğlu’na bakan cephesinde neoklasik, Haliç ve İstanbul’a bakan cephesinde ise neo-oryantalist bir uslup kullanmış Mimar Vallauri. Bina dışında yaptığı bu şaşırtmalara içeride de devam etmiş. Bankanın giriş holünde asılı iki levhaya yazdığı yazılarla bankaya adeta “çifte kimlik” vermiş.

İlk tabelada Latince olarak “Dostlardan aldığın her şey kaderin dışında kalır. Ancak vermiş oldukların her zaman için servetin olacaktır.” yazar.

Arapça olan diğer levhadaysa, “Para kazanan, Allah’ın sevgili kuludur.” diye yazar.

Binayı incelerken Mimar Vallauri’yi düşündüm. Bunun gibi daha nice eserler bırakmış olabilir İstanbul’a. Yaptığı eserlerinde yarattığı akıl oyunlarının neler olabileceğini merak ettim doğrusu.


Küçük bir araştırma sonucu Mimar Alexandre Vallauri’nin Eserlerinde öne çıkanlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istedim; İskender Lahdi ve Ağlayan Kadınlar Lahdin’den esinlenerek yapmış olduğu İstanbul Arkeoloji Müzesi ana binası,


Haydarpaşa’daki Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane binası (günümüzde Marmara Üniversitesi Tıp ve Hukuk Fakültesi olarak kullanılıyor.),

Beyoğlu Pera Palas Oteli,

Cağaloğlu’nda Düyun-u Umumiye Binası (günümüzde İstanbul Erkek Lisesi olarak kullanılıyor),

Club des Chasseurs ( ilk olarak Avcılar kulübü olarak açılan daha sonra sırasıyla Nouveau Cirque (Yeni Sirk), Skating Palace (Tekerlekli Paten Pisti), Yeni Tiyatro, Melek Sineması, 1924 de Emek Sineması olarak kullanılan ve şuanda tamamen yıkılan bina)


Artık Kadıköy den vapura bindiğimde Haydarpaşa önlerinden geçerken tepede gördüğüm ve seyrine doyamadığım muhteşem binanın kimin tarafından yapıldığını biliyorum. 
Vapur ilerledikçe gözümü kırpmadan ama hayranlıkla seyrettiğim üç bina Haydarpaşa Tren Garı, Selimiye Kışlası ve Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane...
Daha nice tarihi binalar yeterince onurlandırılmayarak yok olup gidecekler, bizlerde eskiyi özlemle anacağız...








Devamını Oku »

Çılgın Bilim!

0 yorum
EĞLEN BİLİM  İTÜ BİLİM MERKEZİ "ÇILGIN BİLİM" KIŞ OKULLARI İÇİN KAYITLAR BAŞLADI!

Eğlen Bilim olarak çocukların bulunduğu her yerde onları bilimin eğlenceli yüzüyle tanıştırmak ve buradan aldıkları keyif yardımıyla bilime daha çok ilgi duymalarını sağlamak için, birbirinden ilginç ve eğlenceli, görsel düzeyi yüksek etkinlikler dört yıldan beri tasarlıyor ve sunuyor.


27 Ocak 2014 – 7 Şubat 2014 sömestr tatili süresince hafta içi her gün sabah 10:00-16:00 saatleri arasında Eğlen-Bilim ekibi ile İTÜ Bilim Merkezi’nin birlikte gerçekleştireceği 4-6 yaş ve 7-11 yaş arası katılımcılara yönelik olarak iki ayrı kategoride düzenlenecek olan, sertifikalı “Çılgın Bilim Atölyesi” yeni dönemde de konusunda uzman eğitmenleri ile atölyelerine devam etmektedir.

Bu atölyelerde hayal gücü pratik ile, eğlenmek öğrenmekle birleşiyor! Fizik ve kimyanın en ilginç deneylerinden, fırlayan ve patlayan roketlere, ilk robotumun yapımından, mutfak bilimine kadar birçok ilgi çekici konuda deneyler yapmak isteyen herkes için!
Ayrıntılı bilgi için burayı tıklayınız 

Devamını Oku »

Maddenin halleri içinde zarafetle dans eden cam

0 yorum

Bu gün “Bir nefeste cama hayat vermeye” gidiyorum. 

Günü koşarak yaşamaktan yorulduğum bir gündü. Arkama baktıkça peşimden koşan dev Akrep ve Yelkovanı görür gibi oluyordum. Derin bir nefes aldım, “bu gün hiç yapmadığım birşey yapacağım” diye içimden geçirdim. 

Hep sağda solda duydukça not alırdım vaktim olursa bunu da bir gün yaparım diye. İşte o gün geldi. Daha doğrusu ben yarattım o günü. Bu gün “Bir nefeste cama hayat vermeye” gidiyordum. 

Beykoz Cam ocağındaki atölye çalışmalarına katılmak için yola çıktık. İnternet sitesindeki krokide üç ayrı yoldan detaylı tarif edilmesine rağmen ben hala bocalıyordum ki babam sağolsun! Yol boyunca bana mihmandarlık yaptı. Annem küçük oğlumu arkada oyaladı. 

Uzun süre yeşillikler arasında yol aldıktan sonra ulaştığımızda girişte bizi köpekler karşıladı. Ama çok dost canlısıydılar. Arabadan inerken huzur ortamına geldim diye düşündüm. Hindistan’a meditasyona gitmeye gerek yok. Bu bahçedede saatlerce oturabilirim ben.

İçeride her yaş gurubuna göre atölye çalışmaları var, Hepsini ayrı ayrı gezdik. 

Sıcak Cam Üfleme Atölyesi. Bana göre en zor olanı buydu, ciddi nefes istiyor. Ama çocuklara yönelik yapılanında eğitmenler yardım ediyorlar. Borunun ucunda ki sıcak camı yere düşürmeden üflemeyi belli ararlıklarla sürdürmen gerekiyor. 

Dilerseniz atölyede çalışanları rahatsız etmeden seyredebileceğiniz bir platform var. Sıcak camın fırından çıkışını, üfleyerek şekil alışını, camın soğuk suda sabitlendiğini, tekrar fırına, üflemeye, suya daldı çıktı derken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Hele birde atölyede aynı anda çalışan 3 kişi varsa seyretmek daha da keyifli hale geliyor. 



Daha sonra Füzyon Atölyesi’ne geçtik. Dümdüz, kare şeklinde bir camı alıyorsunuz, rengarenk cam parçalarını önünüze konuyorlar. Kendi tabağının desenini kendin yap. Küçük yaş gurubu için en eğlenceli atölye burası. Renkli camlarla hayal gücü birleşirse ne olur? 

Bu atölyede yaptığımız etkinliği orada bırakıyoruz. Cam tapak ile cam parçaların birbirlerine kaynaşmaları için fırınlanması gerekiyor. Bu işlemi daha sonraya bırakıp, etkinliğinizi adresinize gönderiyorlar. 

Boncuk Yapım Atölyesi, günübirlik misafirde kabul ediyor ama genelde haftalık ve aylık atölye çalışmalarının yapıldığı bir mekan. 

Çıkışta yapılan çalışmaların sergilendiği satış mağazası var. Büyük küçük tüm cam objeler çok etkileyiciydi. Tekrar tekrar incelemek istedim. Her baktığımda farklı bir detay görüyordum. Bir köşede sergilenen yassı şişeleri görünce aklıma arabanın bagajındaki soda şişeleri geldi. 

Camın geri dönüşüm özelliğinden dolayı onları normal çöpe atmam hep biriktiririm. Marketlerin yanında bulunan Cam için geridönüşüm kumbaralarına atarım. Ama uzun zamandaır fırsat olmamıştı ve hazır cam ocağına gelirken onlara kullanılabilir cam götüreyim diye arabanın bagajına atmıştım. Şişeleri verirken içlerinde rengini çok sevdiğim mavi şişeri göstererek onlarıda yassı hale getirip getiremiyeceklerini sordum. 

Yetkili bayan bunun riski olduğunu ayrıntılı anlattı. Yüksek ısılı fırına giren cam şişelerin genleşerek bazıları patlıyabiliyormuş. “Olsun dedim yeteri kadar şişe var. Ben 3 tane yassı şişe istiyorum gerisi sizin olsun” Etkinlik eserlerimizi ve yassı şişelerimizi daha sonra almak için vedalaştık. 

Çok keyifli bir gündü benim içinde oğlum içinde. Gün boyu camın dönüşümünü, adeta sanatkar ellerde hayat bulmasını seyrettik. Bizde kendi sanat eserlerimizi yaratma şansı yakaladık. 

Yemyeşil bahçesi, cıvıl cıvıl kuş sesleri insana huzur veriyor. Atölyelerin camları yere kadar. Bence atölyede çalışan sanatkarlar, eserlerini yaratırken doğadan ilham alıyorlar. 

Hangi yaşta olursanız olun, duygularınızı açığa çıkarmak ve hayal dünyanızda gezinmek için mutlaka uğranması gereken bir mekan, Beykoz Cam Ocağı.  

Atölyeler hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.


Devamını Oku »

Bahçeşehir Koleji Bilim Müzesi

0 yorum
Eğlenceli Bilim Atölyeleri

Bahçeşehir Koleji  Bahçeşehir ve Ümraniye Kampüsündeki  Bilim Müzesi Atölye Çalışmaları yeni öğrencilerini ağırlamaya abaşladı.

Bilimin temel prensiplerini, teknolojik gelişmeleri, bilim ve teknolojinin günlük yaşam üzerindeki etkilerini anlatmayı amaçlayan Bahçeşehir Koleji Bilim Müzesi, birbirinden farklı ve eğlenceli atölye çalışmalarıyla 4 - 12 yaş arasındaki çocuk ve gençleri bir araya getiriyor. 

Müzede her yaşa uygun öğrenme istasyonları, gök evi ve gözlemevi bulunuyor. Yaş grubuna göre öğrenciler, fen ve matematik derslerinde gördükleri konuları, Bilim Müzesi’ndeki öğrenme istasyonlarında ve aktif deney laboratuvarlarında uygulayarak kalıcı bir şekilde öğreniyorlar.  Müzede her ay öğrencilerin bilime olan merakını sürekli kılmak için çeşitli atölyeler, deney gösterileri ve sahnede bilim aktiviteleri gerçekleştiriliyor.

11 Ocak - 29 Mart tarihleri arasında yapılacak atölye çalışmaları çocuklara eğlenceli bilimin kapılarını açıyor.

Bahçeşehir Koleji  Bahçeşehir  Kampüsündeki  Bilim Müzesi Atölye Çalışmaları biletleri burada
Bahçeşehir Koleji  Ümraniye  Kampüsündeki  Bilim Müzesi Atölye Çalışmaları biletleri burada
 

Devamını Oku »

Yarı Yıl Etkinlikleri 2014

0 yorum

Yaz bitti okullar başladı derken bir de bakmışsınızki yarı yıl tatili yaklaşmış. Çocuklarını eğleniyorken görmek ebeveynler için ayrı bir mutluluk. "Yarı Yıl Şenliği" kapsamında o kadar çok etkinlik var ki, dans, piyano resitali, bale, tiyatro, müzikal daha neler neler,  müzelerde yapılan etkinliklerde cabası.    Yarı Yıl Şenliği içindeki etkinliklerden sizin için seçtiklerim.
Dilerim sağlıklı ve keyifli bir tatil olsun.

Caddebostan Kültür Merkezi Yarı yıl etkinlikleri ve biletler burada 

27 Ocak Pazartesi 13.00 de Şevki Karayel ile Piyano Atölyesi

Eylül sonunda İstanbul’da açtığı Şevki Karayel Piyano Akademisi, bu atölye çalışmasıyla öğrencilere klasik müziği farklı bir bakış açısıyla tanıtarak, onların bu müzik türüne karşı ilgi duymalatını amaçlıyor. 
+4 yaş için planlanan Piyano Atölyesi ücretsizdir.





31 Ocak Cuma 13.00 de Bale Atölyesi


Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,  Devlet Konservatuarı Bale Ana Sanat Dalı. 
Çeşitli balelerden sololar, düetler ve okulumuzun öğrencileriyle vücut kondisyon dersi yapılacaktır. 

Sonrasında da seyirci katılımıyla interaktif bir program sergilenecektir. 5+ yaş , etkinlik ücretsizdir.

31. Ocak Cuma 15.00 de Dans Atölyesi 

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi,  Devlet Konservatuarı Bale Ana Sanat Dalı. 
Katılımcıların oluşturacağı gruplara bedenin dansa hazır hale getirilmesi çalışmaları yapılacaktır. (Eşofmanla gelinmesi gerekmektedir.)
7-11 yaş etkinlik ücretsizdir.

26 Ocak Pazar 13.00 Mehmet Erbil ile Kukla Atölyesi

Kukla tasarımcısı Nemo ile çocukların el becerilerini geliştirecekleri ve hayallerindeki kuklayı tasarlamanın yollarını öğrenecekleri eğlenceli bir atölye.
Hayalbaz Oyun Atölyesi- Yaratıcı Eller,  6+ yaş etkinlik ücretsizdir.

27 Ocak Pazartesi 15.00 de Küçük Kara Balık

Küçük kara balık biliyordu dünyanın sadece yaşadığı gölden ibaret olmadığını. Denizlerin, okyonusların olduğunu biliyordu ve görmek istiyordu yeni balıklar ve yeni yerler.

Yazan : Samet Bahrengi 
Seslendiren : Levent Üzümcü
4+ yaş etkinlik ücretsiz

Kozz AVM'de ki Ocak ayı etkinliklerine ve biletlere buradan ulaşabilirsiniz  


12 Ocak 12.00
25 Ocak 12.00  ve 14.00 de
Not: Balerin Prenses biletleri Kozzy AVM gişeden satılıyor


Balerin Prenses gerçek balerinlerin dans ettiği, çocukların büyüleneceği  keyifli bir çocuk müzikali

Konu: Dileklerin gerçeğe dönüştüğü şaşırtıcı ve sihirli bir dünyanın kapılarını açacak gizemi keşfeden sarayın uşağı papyon ve balerin prensesler, büyük bir süpriz ile karşılaşırlar.

Yazan ve Yöneten: Murat Altınok



18 Ocak 12.00 ve 14.00 de Mucizeler Sirki Sisler Ülkesinde 

Yemyeşil doğası ve masmavi gökyüzü ile ünlü olan Misler Ülkesi, çiçeklerin solduğu, gökyüzünün kirletildiği, her tarafında çöpler olan, temiz suyu olmayan bir yer haline dönüşmektedir. 

Kahramanlarımız bu durumun altından nasıl kalkacaklar. Misler Ülkesi eski güzel günlerine kavuşabilecekmi?

Yazan :  Gökhan Eraslan
Yöneten : Kerem Alışık

19 Ocak  12.00 de  Oturan Boğa

Şiddet Karşıtı-Müzikli, Danslı Çocuk Oyunu +4 yaş grubu
Yazan ve Yöneten : Kemal Kocatürk
Tiyatro Kumpanyası
çocuk tiyatrosu ayrıntılar burada


26 Ocak  14.00 de Ağustos Böceği ve Karınca

Oyun, bugüne kadar yanlış anlaşılmış olan Ağustos Böceğini gerçek kimliğiyle yani sanatçı kimliği ile anlatır. Ağustos böceği aslında bir müzisyen ve gerçek bir sanatçıdır. Karınca ise hiç durmaksızın çalıştığı için biraz dinlenmeli ve sosyalleşmelidir.

Oyunda Ağustos Böceği ve Karınca nın tatlı çekişmesi komik bir dil ile anlatılmaktadır.
Yazan : La Fontaine
Uyarlayan ve Yöneten : Tevfik Tunga



27 Ocak 15.00 de  Şokolo Prenses
Oynadıkları video oyununu tamamlayarak Prenses Şokola'nın Abur Cubur Ülkesi'ne girme hakkı kazanan Çilek ve Çino'nun macera dolu hikayesi. Abur cuburun yasak olmadığı bu ülkede kahramanlarımızın başına neler gelecek dersiniz?
Yazan ve yöneten : Sanem Gençalp 
çocuk tiyatrosu ayrıntılar ve bilet satış  burada
28 Ocak  13.00 ve 15.00 de Küçük Prens ve Çiçek

Küçük Prens gezegeninde tek başına yaşamaktadır. Biri sönmüş ikisi hala lavlar püskürten üç tane yanardağı, ayrıca hiçbir gezegende bulunmayan eşsiz güzellikte bir tek çiçeği vardır. Çiçeğine küsen Küçük Prens gezegeninden ayrılıp farklı gezegenlere yolculuk yapar. Birbirinden ilginç, eğlenceli kahramanlarla karşılaşır. 

Ama aklı hep gezegeninde ve çok sevdiği çiçeğindedir. Dünya’da karşılaştığı Tilki ona çiçeğinin “Biricik”Olduğunu sevgiyi değerli kılan şeyin emek vermek olduğunu öğretir.

Yazan : Saint Exupery  Uyarlayan ve yöneten: Dersu Yavuz Altun
çocuk tiyatrosu ayrıntılar ve bilet satış burada

29 Ocak  15.00 de  Pinokyo

Oyuncakçı Gebetto nun eline güzel ve büyük bir dal geçer, bu dal diğerlerinden farklıdır. Hiç çocuğu olmayan Gebetto bu daldan bir ipi kukla yapmaya karar verir. Kukla insana benzeyen çok güzel bir çocuk kukla olmuştur. Adını Pinokyo koyar. O gece uyurken keşke gerçek bir çocuk olsaydın, bana baba diyebilseydin diye bir dilek tutar.

Yazan : Oktay Şenol
Tiyatro Alkış'ın çocuk tiyatrosu ayrıntılar ve bilet  burada

31 Ocak Zaman Makinesi(Alexander Graham Bell)

Okul proje ödevleri için “Zaman Makinesi” tasarlayan iki kafadara, babaannenin bilmeden yardım etmesiyle kendilerini tam da telefonu icat ettiği sırada Graham Bell’in laboratuvarında bulurlar.
Yazan-Yöneten:  Altan Tezel

çocuk tiyatrosu ayrıntılar  ve bilet burada

31 Ocak Keloğlan (Gizemli Ev)

Ünlü masal kahramanımız Keloğlan bu oyunda tembelliği yüzünden okula gitmek istemiyor. Annesi ise Keloğlan a iyi bir hayat dersi vermek için onu bir işe sokuyor. Mahalledeki çocukların gizemli dedikleri evin esrarını çözmek ise yine Keloğlan a düşüyor. Keloğlan her zamanki gibi keskin zekasını kullanarak, seyircilerin sevgisini ve hayranlığını kazanıyor. Oyun çocuklara çalışmanın ve okul hayatının aslında düşündükleri kadar zor olmadığını da anlatıyor.

Yazan: Öney Olcaytu   Yöneten: Altan Tezel
Tiyatro 34 çocuk tiyatrosu ayrıntılar ve bilet burada

Kadıköy Belediyesi Çocuk Sanat Merkezi Etkinliklerine buradan ulaşabilirsiniz 

28 ve 29 Ocak saat 10.00 ve 12.00 de  Hayalim Bale 
Bir balerin gibi zarif dönüşler yapmaya, en güzel bale müzikleri eşliğinde dans etmeye ne dersiniz? Kendini müziğin ritmine bırak, içindeki balerin can bulsun
1. Kat -1. Bale sınıfı 6-10 yaş için atölye 20 kişi ile sınırlı, 60 dakikadır. Etkinlik ücretsizdir.

28 ve 29 Ocak saat 10.00 ve 12.00  Haydi Dans Edelim 
Anadolu'nun dans adımlarını ve koreografilerini modern dansla bir arada görmek ve öğrenmek isteyen herkese tek söz! Tatilde hayatına ve ayaklarına neşe kat!

1. Kat -2. Bale sınıfı 10-14 yaş için atölye 20 kişi ile sınırlı, 60 dakikadır. Etkinlik ücretsizdir.

28 ve 29 Ocak Saat 10.00  Oyunlarla Çalgılar 
Gitar, bağlama, flüt, piyano, klarnet, keman, çello... Amacımız oyunlar oynayıp, beden perküsyonu yaparak enstrümanları tanımak...  7-8-9 yaş arası çocuklar için tölye 10 kişi ile sınırlı, 60 dakikadır. Etkinlik ücretsizdir. 5. Kat Performans salonu.

28 ve 29 Ocak saat 11.00 Vur Patlasın
Haydi hep birlikte davul çalalım!!! Bütün davulları eğlenceli bir şekilde öğrenip çalacağımız bu etkinlikte istediğimiz kadar gürültü yapabileceğiz.
5. Kat - Performans salonu, 10-14 yaş için atölye 10 kişi ile sınırlı, 60 dakikadır. Etkinlik ücretsizdir.

Diğer salonlarda ki etkinlikler

26 Ocak 13.00 Odada Dört Mevsim
Küçük bir odada danslarla Vivaldi'nin eserleriyle "Bir odada dört mevsimi" yaşarken eğlenmeyi, oynamayı öğrenen çocuğun hikayesi. Neşe Türkeş'in kaleminden, Okan Yahşi'nin yönetmenliğinde her Cumartesi / Pazar BKM'de biletler ve ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz
25 Ocak 13.00 Sindirella
Bir ayakkabı sıradan birini prenses yapabilir mi? Üvey annesi ve üvey kız kardeşleri tarafından kötü davranılan bir genç kızın (Külkedisi), umutlarının azaldığı anda ona yardım eden bir iyilik perisi ve sevgili dostları fareler ve kuşlar sayesinde hayatı değişebilecek midir?
Çocuk müzikali Tim Fettah Aytaç Salonunda  ayrıntılar ve bilet satışa buradan ulaşabilirsiniz

Akbank Sanat Çocuk atölyeleri
Sarkis/Su İçinde Suluboya Atölyesi Çağdaş Sanat Atölyesi'nde 6-12 yaş arası çocuklar, eğitmen gözetiminde Sarkis'in su içinde suluboya tekniğini öğrenip, çalışacaklardır. Ayrıntılı bilgi 

Akbank Çocuk Tiyatrosu İçerisi Dışarısı
İçerisi dışarısı olmuş, dışarısı da içerisi. O zaman nerede başlayıp nerede bitiyor bu hikaye? 
Ayrıntılı bilgi

Müze Etkinlikleri için buradan bilgi alabilirsiniz

Koç Müzesi  etkinlik duyuruları  ve ayrıntılı bilgi buradan ulaşabilirsiniz
İstanbul Oyuncak Müzesi  etkinlikleri ve ayrıntılı bilgi buradan ulaşabilirsiniz

Sinemalar  hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz

Devamını Oku »