Bir Film, Bir Kitap: Özgürlük Yazarları ve İçimdeki Müzik

 



“Anne, yağ bitti hım hım.”

Oğlum, birden fazla arabanın olduğu benzin istasyonu konulu ağabeyinin yaptığı lego ile oynamak istiyor. Bu isteğini bir kerede anladım. Bu kolay olanı idi. Zor olan, onun kendini ifade edemediğindeki öfkesini dindirmek.

İçinizde bir sürü kelime çığ gibi çoğalır ve sese dönüşemediğinde kocaman bir öfke birikir ya, işte onu kendinizde bile kontrol etmek zorken bir başkasında nasıl yapabilirsiniz?

Bence sınırsız inanç, sonsuz sabırla…

3 yaşına kadar söylediği anlamlı kelime sayısının çok sınırlı olması, ilerleyen yıllarda bu süreci zor atlatmamızı sağladı. Bu geçici süreç, çevresindeki az sayıda onu anlayan insanla atlatılabilecek bir durumdu ama okula başlayınca ne olacaktı?

Hiç çaresiz kaldığınızı hissettiğiniz ama yine de inancınızı yitirmemek için bir umut aradığınız oldu mu? Böyle bir zamanda destek istiyor insan. Senin, onun başarabileceğine olan inancını sorgulamadan sana da inansınlar istiyor.

Çocuklar bir ressamın paletindeki  renkler gibi, her biri diğerinden farklı gelişim gösteriyor. Ancak sistem, genel kabul görmüş çerçeve içinde kalanları kabul edince, diğerleri sistemin dışına atılıyor.

Son zamanlarda okuduğum bir kitap ve seyrettiğim bir film bana, azimle mücadele edenler olduğu sürece bu sistemin evrilip, genişleyerek herkesi kapsayabileceği gerçeğini yeniden hatırlattı.

Bir Film: Özgürlük Yazarları 

Öğrencilerinin yazdıkları günlükleri (The Freedom Writers Diary) 1999 yılında kitap haline getiren Erin Gruwell’in gerçek hayat öyküsünden kurgulanmış, 2007 yapımı “Özgürlük Yazarları” filmi.

Sınıfındakilerin çoğu ıslah evine girmiş, çetelerle çatışmalara katılmış, kendi ülkelerinden uzakta şu ya da bu nedenden başka bir ülkeye sığınmış, farklı dil, din ve ırktan oluşan ailelerin çocukları. Kendilerini yeterince ifade edemedikleri için, okuldaki diğer çocuklardan farklı oldukları ima edilip dışlandıkları için, başarabileceklerine dair kendilerine en ufak bir inanç gösterilmediği için hayata karşı öfkeli çocuklar…

“Mahkemede bir çocuğu savunmam gerekecekse savaş zaten kaybedilmiş olur. Bence asıl savaş burada sınıfta verilmeli.”

Azimli bir öğretmen olmasına rağmen zor olan, bu görünüşte asi çocuklara bir şeyler öğretmek değil, okul idaresini, diğer öğretmenleri ve kendi ailesini bunu yapabileceğine inandırmak ve onların koyduğu engellere rağmen başarmaktı.

Bir Kitap: İçimdeki Müzik 

 “Sanırım hiçbir şeyi unutmamak güzel bir şey, hayatımın her anı kafamın içinde. Bu aynı zamanda çok sinir bozucu. Çünkü hiçbirini paylaşamıyorum fakat hiçbiri kaybolmuyor. Düşüncelerin kelimelere ihtiyacı vardır. Kelimelerin de sese.”  

Yürüyemiyor, kendi başına yemek yiyemiyor, tuvalete gidemiyor, elleri kolları çok güçsüz bir kalemi bile düşürmeden tutamıyor ama en çok üzüldüğü kendini ifade edebilecek sesleri çıkaramaması. Konuşmak onun en büyük arzusu.

Sharon M. Draper’in “İçimdeki Müzik” kitabının kahramanı Melody, henüz 11 yaşında.  Tekerlekli sandalyesinde salyaları akarak oturması, konuşma çabaları sırasında garip ciyaklamalar çıkarması yüzünden okulun en zeki öğrencisi olduğunu kanıtlaması epey zamanını alıyor. Ama filmdeki öğretmen Erin Gruwell’in aksine çevresinde Melody’i destekleyen ailesinden başka insanlar da var.  Sayıları az da olsa etkileri büyük.

İki öykü, iki başarı hikayesi…

Filmdeki reform sınıfının çocukları da kitabın baş kahramanı Melody de ilk başlarda “diğer” çocuklar gibi olmak istiyorlar. Ta ki kendi potansiyellerini ve onlara inanan birilerinin olduğunu fark edene kadar.

Zorluklar mı?  Var elbet.

Mesela Melody hiçbir zaman yaşıtları gibi koşup oynayamayacak. Ama o diğerlerinden farklı olarak müziğin rengini görüp, kokusunu duyabiliyor.

Aslında bir çoğumuzun fark edemediği şey, herkesle aynı olmak uğruna, görmezden geldiğimiz içimizde saklı kalan potansiyel yeteneklerimiz. Karşımızdakinin genel kabul görmüş sistemin dışında farklı oluşuna takılıp kalıyoruz, bir de bizimle aynı fikirde birini yanımıza çektik mi tamam. Dışlama çığ gibi büyüyor.  Oysa tek yapmamız gereken, farklılıkları hoşgörü ile karşılayarak ortak noktalara odaklanmak.

Tüm insanların gözleriyle değil de yürekleriyle bakmaya başladıklarında görecekleri, birlikte nefes alıp verdiğimiz, yan yana olduğumuz, aynı mekânı, aynı ülkeyi ve hatta aynı dünyayı paylaştığımız gerçeği olacaktır…

Tıpkı bir Terrarium fanusunun içindeki bitkiler gibi…

Sevgiyle kalın

Hüma Oktay

  • Filmin orijinal adı : Freedom Writers
  • Yayın tarihi : 5 Ocak 2007 (ABD)
  • Yönetmen : Richard LaGravenese
  • Öykü : Erin Gruwell Freedom Writers Diary
  • Oyuncular:  Hillary Swank, Patrick Dempsey, Scott Glenn, Imelda Staunton

 

  • Kitap : İçimdeki Müzik
  • Kitabın orijinal adı : Out Of My Mind (2010)
  • Yazar : Sharon M. Draper
  • Çeviri : Zeynep Kürük
  • Yayınevi : Genç Timaş Yayınları (2016 basımı)
  • Sayfa sayısı: 256
Martı Dergisi'inde yayınlanmıştır. 



0 yorum :

Çocuklarımız İçin Doğru Kitapları Nasıl Seçebiliriz?


 

“Anne lüffen bunu alalım!”

Bir kitaba bakıyorum bir de her şeyden habersiz masum, heyecanla parlayan gözlerle bana bakan oğluma. Henüz 3 yaşında, kitap almak için girdiğimiz dükkânda çocuk kitapları köşesindeyiz.

“Neden özellikle bu kitap?” dedim. “Spiderman var,” dedi kitabın kapağını göstererek.

Çocuklar gelişimleri boyunca modeller seçerek kendilerini onlarla özdeşleştiriyorlar. Bu rol modeller anne, baba ya da yakın çevre olurken zamanla yerini masal, film ya da kitap kahramanlarına bırakıyor.

Kitapların, çocukların dünyasındaki bu büyük rolü düşünüldüğünde bu konuda zincirleme hepimiz sorumluyuz. “Normal şartlarda” ilk sorumluluk, çocuklara sunduğu masallardaki anlatım diliyle kitabı yazan yazarların. İkinci sorumluluk, basılacak kitapların bilinçli, hassas ve özenli seçimiyle yayımcıların. Üçüncü sorumluluk ise bizlerin, yani anne-baba, öğretmen ya da kitabı çocuğa sunan biz yetişkinlerin.

Gelelim “normal olmayan şartlarda” olanlara. Aslında daha önce basılmış ama maalesef sosyal medyada yeni gündeme gelen uygunsuz içerikli çocuk kitaplarını gördükçe aklıma şu soru geliyor: Yazar hangi amaç ve ideoloji ile bunu yazdı? Yayımcı neden ve niçin bu kitabı yayınladı? İşin vicdani boyutunu, sosyal sorumluluk bilincine daha gelmedim bile…

Çocuk Kitapları Seçiminde Sorumluluğumuz

Bu durum çocuklar için üretilen içeriğin, etik, vicdani ve ahlaki sorumluluğunun ne denli önemli olduğunu ortaya koyuyor.  “İyi de bunları kimse denetlemiyor mu?” dediğinizi duyar gibiyim. Her şartta (normal, anormal) bilinçli tercihler yaparak çocuğu yönlendirme, bir nevi okuduğu kitapları denetleme görevi ailenin olmalı. Aileler, öğretmenler, sorumluluk sahibi vicdanlı bireyler birlik olup, bilinçlenme arttıkça bu tarz çıkışlar da yeterli pirim alamayacaktır. Yoksa, denetimle, sansürle yapılacak, her yazı yazana tepeden getirilecek olası müdahale bana göre yazılan, anlatılan masalların, kurulan hayallerin özgür olmaması anlamına geliyor. Amacımız yasaklamak değil, bilinçlendirmek olmalı.

Çocuk Kitapları Nasıl Seçilmeli?

Kitap seçimi, 0-12 yaş arasında bir yetişkin desteğiyle yavaş yavaş gelişen bir alışkanlık. 12 yaşa kadar sansürcü bir zihin yerine, eleştirel bakış açısı kazanan, sorgulayan, araştıran çocuklar, sonrasında kendi seçimlerini doğru yapabilirler. Gelecekte ne istiyorsak çocukken zihinlerine onu ekiyoruz çünkü.

Çocuklarım büyürken, onlara alacağım kitapları önce araştırıp, okuyup sonra onlara okur, okutur ya da önerirdim. Bu sayede “Araştır- incele- ele- seç -değerlendir” yönetimiyle bilinçli seçimler yapmayı öğrendiler.

İlk önce yazarı araştırırdım. Kim olduğu, kişisel görüşleri, ne tür kitaplar yazdığı ve nasıl bir bakış açısıyla yazdığı önemliydi benim için. Yıllar geçtikçe kullandıkları masalsı dil sayesinde bazı yazarların eserleri kitaplığımızın başköşesinde yerini aldı.

Sonra araştırma sırası yayınevlerine gelirdi. Yayınevlerinin kimliği, hangi yazarlarla çalışıyorlar, ne tür kitaplar yayımlamışlar…

Okul öncesi dönemdeki resimli kitaplarda çizimlerin yumuşaklığı, canlılığı, yazının resimle uyumu kitabı seçmemizdeki kriterlerden biriydi.

Kitapları bazen tavsiye üzerine alırdım. Fikirlerine güvendiğim pedagoglar, ebeveynler, öğretmenler…

Tüm bu araştırma süreci biraz yorucu gibi görünebilir. Ancak çocuklar okula başladığında bu sürece dahil oldukları için paylaşmak işi daha keyifli hale getirdi.

Yıllar sonra geriye dönüp baktığımda, zaman içinde onların hayatına giren kitapların, zihinsel, bilişsel ve duygusal gelişimlerini nasıl etkilediğini görebiliyorum.  Her çocuk gelişimini destekleyen kitaplarla büyümeyi hak ediyor.

Sevgiyle kalın.

Hüma Oktay


0 yorum :