Mandalinanın binbir halinden sadece biri

Soğuk kış günlerinin vazgeçilmez meyvesi mandalina, kimi zaman meyve olarak, kimi zaman tatlıların içinde, kimi zamanda sadece suyuyla sofralarımızı şenlendirir.

Sonbaharın başlarından, kış ortasına kadar yeme şansını elde ettiğimiz meyvelerden biri olması ve ayrıca fosfor, kalsiyum, potasyum, magnezyum, folik asit ve C vitamini gibi zengin besin değerlerine sahip olması mandalinanın soframızdaki ayrıcalığını korumasını sağlar. Hal böyle olunca, mandalinalı tarifler bize cazip gözüküyor. Bu gün sizlerle Nihal’in Sofrası’n mandalinalı kek’in tarfini paylaşacağım.

Malzemeler
- 2 yumurta
- 1,5 çaybardağı tozşeker
- 2 mandalina
- 1 çaybardağı sıvıyağı

- 1 çaybardağı mısır unu
- 1 su bardağı  un
- 1 vanilya
- 1/2 kabartmatozu

Sos için malzemeler 
1 tatlıkaşığı nişasta,
2 kaşık tozşeker,
1 çaybardağı mandalina suyu

Yapılışı; Mandalinalar robottan geçirilir. Bir kapta yumurta ve şekeri birlikte çırparız, püre haline getirdiğimiz mandalinaları da bu karışama ekler birlikte karıştırırız.

Daha sonra sırasıyla sıvıyağ, un, mısır unu ve kabartma tozunu teker teker ilave edip, malzemelerin iyice karışmasına özen gösteririz. Kek kalıbına koyduğumuz mandalinalı kek karışımını 170 derecede fırında pişiririz.

Sos yapılışı; Kekimiz pişerken, sos için 2 mandalina suyuyla 2 kaşık şekeri ateşte karıştırırız. Şeker eriyince karışımdan biraz başka bir kaba alarak nişastayı ıslatırız.  Islattığımız nişastayı yavaş yavaş ocaktaki karışıma katıp devamlı karıştırırız.

Altını kapattıktan sonra ılıyınca kadar karıştırırız. Fırından çıkarınca Kekin de ılınmasını bekleriz ve sosu kekin üzerine dökeriz. Servise hazır.

Afiyet olsun.




0 yorum :

Kar, güneş ve kayak… Bu üçlüye dikkat.

Kayak tutkunlarının uğrak yeri Pamporovo Bulgaristan’ın önemli  kayak merkezlerinden biri. Rodop dağlarının zirvesindeki Snejanka Tepesindeki bölgenin  özelliği kar ve güneşin bir arada bulunması. Aralık’tan Nisan ayına kadar kayak yapmak mümkün.
 
Otobüs veya özel araçla gitme imkanı bulunan İstanbul’a yakın ve Türkiye’ye göre daha uygun fiyatla Kayak Keyfi yapabileceğiniz bir bölge. Her yaşta, her seviyeden insanların kayabileceği, Türkçe bilen öğretmenlerden kayak dersi alabileceği, dileğenin karda güneşlenip sıcak şarabını yudumlayacağı bir yer.

Edirne Kapıkule sınır kapısından geçince 5 saat sonra otelimize varmıştık. Otelimiz IVA & ELENA Küçük bir otel ama konum itibariyle çok iyi bir noktada. Kayakları kiraladığımız yere ve dolayısıyla pistlere çok yakın,

Chevermeto

Şehir merkezindeki restaurantlar gurup
rezervasyonu yaparsanız size araç gönderip otelinizden aldırıyorlar. Yada otel kendi aracını tahsis ediyor. 

Lezzetli bir Kuzu çevirme yemek isteyenlere Chevermeto restaurant; Canlı müzik eşliğinde Dünya mutfağı yemeklerinden dilediğimi yemek isterim diyenlere Gloria Mar Restaurant tavsiye ederim.

Pistlerdedi yorgunluğunuzu atabileceğiniz, manzara eşliğinde yemek yiyebileceğiniz, yada kahvenizi yudumlayacağınız bir kaç mekan önerisi, Snejanka Tower ve Black Horse Cafe. 

Snejanka Tower
Black Horse Cafe, ev yapımı sofra şaraplarıyla ünlü, şarabı elma ve yaban mersini ile sunuyorlar. denemeye değer. Fiyatları diğer yerlere göre çok uygun.

Pist Özellikleri 

Yaklaşık toplam uzunluğu 37 km. bulan 13 pist bulunuyor. Zorluk derecelerine göre renklerle anılıyor bu pistler. Siyah, kırmızı, yeşil ve sarı.

Ayrıca yeni öğrenenler için 4 adet eğitim pisti, cross- country`ciler için 3 adet track mevcut. Pistlere ulasim 5 telesiyej / lift ve değişik noktalardaki teleskiler ile sağlanmakta. 

Pamporovo ayrıca gece kayak yapma olanağı da sunarak farklı, heyecanlı ve değişik bir eğlence alternatifi de yaratıyor ziyaretçilerine. Pistlerin zorluk düzeyi; dik ve daha düz bölgelerin sıralanması sayesinde yoğun ve daha rahat kullanıma izin verir. 

Ulaşım; Bir çok tur firması otobüsle ulaşım sağlıyor. Edirne Kapıkule sınır kapısından geçtikten sonra 5 saatte Pamporovo’ya ulaşmak mümkün. Kayak turlarına buradan ulaşabilirsiniz.

Bulgaristan’a giriş yaptıktan sonra sırasıyla Kapitan Andreevo, Svilengrad, Harmanlı, Hasköy, Asenovgrad adlı temel yerleşim birimlerini geride bıraktıktan sonra Bachkovo’ya doğru Büyük Rodop Dağlarının yollarını tırmanmaya başlıyoruz.

Özel araçla gittiyseniz gezilebilecek yerler.

Shiroka Laka ; 1206 metrede kurulu, Safranbolu evlerine benzer tarihi evleriyle meşhur bir başka dağ köyü. Evlerin çoğu turistik eşyaların satıldığı dükkan, kafe ve restaurant olmuş. 

Kasaba küçük ama şirin, Safranbolu evlerine benzer tarihi evlerin olduğu turistik bir kasaba.  Öğrendiğimize göre, Mart ayının ilk Pazar günü kasaba karnavala ev sahipliği yapıyormuş.  O gün folklor kıyafeti giyip, tahta kılıçlarla evlerin ve insanların üzerinden kötü ruhları kovmak için çeşitli danslar yapıyorlarmış. Kostümlerindeki en önemli ayrıntı sarımsak, fasülye, biber gibi materyellerden oluşan Rodop çan kemerleriymiş. Bir dahaki ziyaretimizi Mart ayında yapmaya karar veriyoruz.
 
Bachkovski Manastrı

Din, matematik, tarih ve müzik derslerinin verildiği, önemli devlet adamlarının ve askeri komutanların yetiştirildiği Manastır 10. Yüzyılda inşaa edilmiş. Bir çok kez yağmalanma sonucu tahrip edilsede çeşitli restorasyonlardan geçirilerek günümüze kadar ulaşmış. 

Ana kapıdan geçince, bahçesinde süs havuzu ve lotus ağaçlarının olduğu bir avluya giriyoruz. Bahçede ki görevli fotoğraf çekmemizi istemiyor sadece Kiliseyi ziyaret edebileceğimizi söylüyor.  

Meryem kilisesi 1064 yılında inşaa edilmiş. Bir çok kez restore edilmiş.  Manastırı gezerken,  iç avlu duvarındaki tasvir dikkatimizi çekiyor. Çok canlı renklerle yapılan bu duvar panoraması hakkında bir bilgi edinemeden ayrılıyoruz. 

Daha sonra öğrendiğimize göre Tasvir 1846 tarihinde Alexi Atanasov tarafından yapılmış. Manastır hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. 


0 yorum :

Yeni başlangıçların, barışın tatlısı AŞURE

Hemen hemen her kültürde yeni başlangıçların, barışın simgesi haline gelmiş Aşure. İçine, her tattan her lezzetten azar azar koysanızda, azken çok olur, bereketli olur Aşure. Paylaştıkça çoğalır, bir evde pişer, tüm mahalle tadına bakar. Çocukluğumdan buyana en sevdiğim tatlılardandır. Bana kalsa her gün yiyebilirim. 
Ben bu sefer Nihal'in Sofrasından Mardin Usulü sütlü Aşure'nin tarifini sizlerle paylaşacağım; 

Sütlü Aşure

Malzemeler;
1 litre süt
3 kaşık un
9 kaşık şeker
1vanilya

Yapılışı; 
Süt, vanilya, un ve şeker muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Daha sonra ılımaya bırakılır.

Servis yapacağınız tabağınızın en alta ceviz, fındık, kayısı, portakal rendesi koyarak üstüne soğuyan muhallebi dökülür, en üste tarçın ve biraz ceviz rendesi serperek dolapta dinlendirilerek servis yapılır. 

Afiyet olsun




0 yorum :

7 Şubat

Yaratıcı, özgün, kültürlü, farklı ve farkında bir kadın...
Aysel Gürel  7 Şubat 1929 / 17 Şubat 2008 

Bazı anlar vardır ya kelimeler yetersiz kalır, işte bu anlardan biriydi benim için....  

2004 yılının Ocak ayında karşılaştık. Kısacıkta sürse de sohbetimiz, onun ne kadar  içten, farkındalığı yüksek, sorumluluk sahibi biri olduğu hemen belli oluyordu.  Çevredeki çöplerden yakınıyordu, insanların çevreyi, doğayı yeterince korumadığından  şikayetçiydi.

Sevgiyli Aysel Gürel'i içimize işleyen, bizi anlatan şarkı sözleriyle her an anıyoruz biliyorum. Onu doğum gününde birkez daha sevgiyle analım, hatırlayalım istedim. 

Aysel Gürel hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz 







0 yorum :

Kaplumbağ Terbiyecisi

"İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz"

Osman Hamdi Bey’in Romanı, Emre Caner’in kaleminden “Kaplumbağ Terbiyecisi”

Öğrenmeye ve öğretmeye hevesli Osman Hamdi Bey’in başarı dolu hayat hikayesi.  1842- 1910 yılları arasında Osman Hamdi Bey’in hayatı ve onunla beraber, Osmanlı döneminde yaşanan ayaklanmalar, güçlünün gücünü sakınmadan kullandığı iktidar savaşları, ihanetler, devletler arası çıkar çatışmaları kısacası bir devletin ayakta kalma savaşı da anlatılıyor.

Osman Hamdi’nin yaşamı boyunca öğrenmeye hevesli biri olması onun başarısının sırlarından yalnızca biri. O ülkesinde yaptığı yeniliklerle bir döneme damgasını vurmuş bir aydın, eğitimci ve bir çok konuda öncüydü. Onun modern fikirleri; atölyesinde yaptığı yağlıboya tablolarına ve karakalem çalışmalarına kadar yansımıştı.

“Batılılaştırmaya çalıştırdığı muhafazakar bir toplumda eğitici rolü oynamak gerçekten de iğneyle kuyu kazmaya benziyordu.“

Osman Hamdi Bey’in yaşamında ki başarılarını kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. Ayrıntılar kitapta …

Paris’te Hukuk Fakültesinde başalayan eğitim hayatı Güzel Sanatlar akademisi Resim Bölümünde şekillendi.  Bağdat Vilayeti Yabancı işler Müdürlüğü sırasında batının ve doğunun sentezini yapma fırsatı yakaladı.  Arkeolojiyi merak ederek araştırmalara başladı. Okuduğu kitaplar ve bölgedeki eserler onu bu konuda daha çok şey öğrenmeye teşvik etti.  Yaşamının daha ilk yıllarında Paris’te medeniyeti, Bağdat’ta kendini tanıma fırsatı buldu. 
“Yazmak da tıpkı resim yapmak gibiydi. İkisinde de bomboş bir kağıdı sadece kendi kafasından geçenlerle dolduruyordu insan” 

Fransız tiyatro geleneğinine uygun piyesler kaleme aldı. İlk sahnelenen oyun “İki karpuz bir koltuğa sığmaz” Osmanlı sahnesinde oynandı. “Uçurtma” isimli, Fransızca yazdığı oyun Beyoğlu’ndaki Fransız tiyatrosu’nda oynandı.

Hariciye Nazırlığı Protokol Müdür Muavini ve 6. Bölge Belediye Müdürlüğü görevlerinde bulundu. (Galata –Pera – Beyoğlu bölgesi)

İlk Müze kurucusu ve müdürü, ilk Arkeolog ve Güzel sanatlar Akademisi müdürü. Ülkemizdeki tarihi eserlerin yabancı arkeologlar tarafından yurt dışına kaçırılmasını engellemek için yeni nizamnameler (yasalar) hazırladı.
Müzeyi planlarken; "Müzenin sadece eski eserleri ziyaretçilere teşhir eden bir bina anlamına gelmediğini, hayalindeki müzeyi gezenlerin kendi kökleriyle önyargısız ilişkiler kurmasını ve medeniyetin geçirdiği aşamaları gözlemleyip içinde bulundukları zamanı daha iyi kavramalarını istiyordu"

"Bir ülkenin gelişmişliği müzeleriyle ölçülür" 


Osman Hamdi, 30 yıl Müze Müdürlüğü ve Güzel Sanatlar Akademisi Müdürlüğü yaptı. Ve bu süre zarfında; 

Fransız hükümeti tarafından Legion d’honneur nişanına layık görüldü. 
Atina Arkeoloji Enstitüsü’nün verdiği Şeref üyeliği ünvanı aldı.
Londra Kraliyet Sanat Akademisi üyeliğine layık görüldü.

Leibzig Üniversitesi fahri felsefe doktoru ve sanat uzmanı payesi aldı.

Ve  Oxford Üniversitesi Osman Hamdi Bey’e fahri doktora unvanı verdi.

Müzecilikteki 25. Yılı dolayısıyla Berlin, Paris ve Viyana’dan nişanlar, madalyalar ve takdirnameler aldı. Yerli ve yabancı basında övgü dolu haberler yayınlandı.

Üstelik Müzede sergilenen eserlerin hepsi imparatorluğun kendi topraklarından bulunup getirilmişti. Avrupa müzelerinde olduğu gibi dünyanın dört bir tarafından şaibeli yollarla elde edilmiş eserler yoktu İstanbul’da.

Osman Hamdi Bey'in Eskihisar'da 26 yıl boyunca en güzel eserlerini yaptığı evi bugün müze olarak gezilebiliyor. Adres ve iletişim bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.
Ayrıca kitabın özetini fotoğraflarla, yazarın kendi kaleminden okumak isteyenler buradan ulaşabilirler.

Eskihisar Osman Hamdi
1842- 24 Şubat 1910

Emre Caner'in yazarlığa başlama hikayesini Yasemin Sungurla Kitap İle Sohbet söyleşisinde buradan izleyebilirizsiniz.





0 yorum :