Yalancılar ve Sevgililer
Kendimi bir anda Vlasia Ormanında buluyorum. Soluk soluğa koşuyorum korku içindeyim, dört nala koşarak arkamdan gelen ata bile bakmıyorum. Bir el uzanıyor ve beni atın üstüne çekiveriyor. Veee uyanıyorum.
Kitapları yatmadan önce okumayı bırakmalıyım. Gece rüyalarıma giriyorlar. Bir sonraki gece muhtemelen Bran Kalesi’nde ki Durakula şatosunda vals yapıyor olacağım. Tam da Drakula beni ısırırken uyansam iyi olacak…
“Aşk bir sihir gibidir. Hataları gölgeler ama kapatamaz. Bir süre sonra senin gerçeğinle yüzleşen, kaçacak delik arar. Peki, neden insan aşık olduğu insanı değiştirmek, kendine benzetmek ister, biliyor musun? Çünkü insan en çok kendini sever.”
Sevgililer mi yalancı? Yalancılar mı sevgili? İşte onu bilemiyeceğim. Gülşah Elikbank’ın kaleminden, bir çırpıda heyecanla okuduğum, ancak okuduğumda aşkla başlayan ama sonra gizem, macera, fantastik bir serüven zaman zaman gerilim, biraz psikoloji biraz tarih, az biraz felsefe ve nihayetinde yine aşk ile biten bir roman Yalancılar ve Sevgililer…
“Hayat aynı yerde, bir kadının rahminde başlayıp, aynı yerde, soğuk bir toprağın içinde sonlanırken neden hepimiz bambaşka hayatlar yaşıyoruz?”
Okuyucuda merak ve macera ruhunu tetikleyen bir çekiciliği var bu romanın. Eş zamanlı kurgulanmış olayların kahramanları biraz tarihten biraz bizden.
“Gölgemiz geçmişte, kalbimiz şimdi de, gözümüz gelecekte olsun.”
Sevgiyle Kalın
0 yorum :