Asya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Üç Kare Üç Anı Kamboçya

0 yorum



12.Yüzyılda inşa edilen Angkor Wat Dünya Kültür Mirası listesinde yer alıyor.

Bu muazzam yapı tam bir mühendislik harikası … 

Bol yağışlı, kaygan, bataklık bir zeminde olmasına rağmen temelindeki çoklu havuz sistemi ile yağış mevsimine göre dengelenip yapının  yüzlerce yıldır ayakta kalmasını sağlanmış… 

Hem oraya gittiğinizde kendinizi Tomb Raider gibi hissediyorsunuz.  







Unesco Dünya Miras Listesinde olan bu tapınaklar şehri 12.yy da inşa edilmiş.

1800’lü yıllarda yoğun bitki örtüsünün  altından keşfedilen bu tapınaklardaki ağaçlar, antik yapılara hasar verdiğinden tarih bilimcilerin ağaçları kesmek istemesine karşın çevre bilimciler ağaçlara dokunulmasını istemiyorlar…

Ağaçlar Versus yapılar… Çok zor bir ikilem…







Böyle kahkahalarla güldüğüme bakmayın…
Bu anı fotoğraflandırmak istedik tek kare ve bulanık çekebildi eşim…

Sonraki karemiz şöyle devam etti. Boğayılanı bacağımdan dolanmaya başlayıp ben panik olunca…

Eşim elindeki fotoğraf makinesini fırlatıp yılanın bakıcısı kadın ile boğayılanından beni kurtarmaya çalıştılar.

Sanırım boğayılanına verilen uyuşturucunun etkisi geçmeye başlamıştı…

Devamını Oku »

Dubai ve Abu Dhabi

0 yorum

“Anneeee bak, beyaz elbise giymiş adamlar var burda!” 

Dubai Mall / Souk Al Bahar

Havaalanında gümrükten herkesin gözü üstümüzde geçiş yaptık. Zira 8 yaşındaki oğlum beyaz elbise giymiş adamları çok ilginç buldu. Üstelik hepsinin terlikleri vardı, bizde kışlık botlar varken.…

Yıl boyunca hiç kar yağmayan bir ülkedeyiz. Teknolojinin ve turizmin göz bebeği, alış veriş cenneti Dubai...

Herkes için böyle olabilir ama ben Dubai de Alışveriş merkezlerinin dışında da gezilecek görülecek yerler olduğu kanısındayım tabi kışın gitmek şartıyla. Yazın 50 dereceyi bulan sıcaklıklarda kimse dışarı çıkamıyormuş.

En iyi gezme zamanı, Kasım- Şubat ayları arası hem denize girip hemde rahat rahat sokakta dolaşabilirsiniz.

Sokaklarda, binaların etrafında, içinde dolaşırken tarihin dokusunu, izlemek dokunmak isterim. Kim bilir kimler yaşadı yüzyıllar önce bu saraylarda, kalelerde, evlerde diye düşünürüm… 

Tarih dolu sokaklar hep ilgimi çeker. Dubai de bundan bahsedemeyeceğim ancak beni çok şaşırtan şey; son 15 yıl gibi kısa bir zamanda çölü gökdelenler, parklar, bahçeler, 6 şeritli oto yollar, yolun üstünden giden metro sistemi, tüp şeklindeki klimalı yaya geçitleri ve yapay göller, yapay adalarla bir turizm merkezine dönüştürmüşler, hepsi birer teknoloji harikası. Bu arada su olmayan bir şehirden bahsediyoruz. Herşey yoktan var olmuş gibi… 

Şehirde üretim yapan elektrik santrali ve iki fabrika var biri aliminyum diğeri deniz suyunu içme suyuna çeviren fabrika. Geri kalan herşey ithal.

Mutlaka Görülmeli

Gezilecek yerler arasında, Palm Jumeriah (palmiye şeklindeki ada) bizim için birinci sırada idi. Palm Jumeriah haritadan bakıldığında küçük bir adaymış gibi görünüyor ama gezmeye başlayınca işler değişiyor.
Atlantis Hotel / Akvaryum
Adayı gezmek için ayrı bir raylı sistem var. Tren ile yukarıdan etrafı seyrederek gezilebilir. Trenin son durağı ise denizin üzerinden köprüden geçerek Atlantis Hotel’deki Akvaryum.

Palmiyenin gövdesinden en uç noktasındaki Atlantis Hotel’e araba ile 20 dakika sürüyor. Biz araba ile gittik uzun bir süre sağlı sollu yüksek apartmanlar ve yeşillikler vardı, sonrasında Atlantis Hotel’in olduğu yere gelmek için suyun altına inen tünele girdik. Bu ada ayrı bir dünya sanki…

Akvaryumu, su kaydırakları ve spa merkezi olan olan harika bir yer Atlantis Hotel.

Biz içerideki akvaryumu gezdik. Balık çeşitliliği dışında etrafta ilginç yapıtlarla düzenleme yapmışlar, herkesin ilgisini çekiyor.

Skyscraper City / Marina
Deniz doldurularak yapılan yerlerden bir diğeri de Marina bölgesi. Biz Palmiye adasından buraya taksi ile geldik, bir aktarma ile raylı sistemde kullanılabilir.

Çok yüksek binaların arasında oluşturulan yat limanı var. Küçük teknelerin demirlediği bir liman. Bu bölgenin adı Skyscraper city.
Marina Beach
Gerçekten o kadar çok gökdelenin arasından denize ulaşmak ilginç oldu bizim için. 

Deniz kenarında çok güzel bir plajı var, su kaydırakları, çocuk oyun alanı, duşlar, giyinme kabinleri ve çeşitli restaurantların, kafelerin bulunduğu bir alan. 

Cuma günleri her yerde olduğu gibi burası da kalabalıktı. Dönüşte boş taksi bulamadık. Metronun 37 nolu durağı Jumeriah Lakes Towers yürüyerek çok yakın, bizde metro kullandık. Yürürken, gökdelenlerin arasında bulunan göl ve göldeki lüks yatları görebilme imkanımız da oldu.


En yüksek bina Burj Khalifa / Alış Veriş / Yemek 

Metronun 25 nolu durağı Burj Khalifa ve Dubai Mall ‘a gittik.  Metrodan indikten sonra o kadar çok yürüdük ki daha gideceğimiz yere varmadan yorulduk. 

Çoğu ülkede metrolar ve duraklar arası bağlantıları hep yer altında olur burada şanslıyız metrolar yukarıdan gidiyor, klimalı tünelden hiç çıkmadan, etrafı seyrederek Alışveriş Merkezinin içine
Dubai Mall
giriyorsunuz.

Dubai Mall’ın içinden geçerek Burj Khalifa’nın olduğu meydana çıktık. Yapay bir gölün ortasında 3 katlı sadece restaurantların, kafe ve hediyelik eşyaların satıldığı dükkanların bulunduğu bir mekan Souk Al Bahar.
İçeride her damak tadına uygun restaurant var. Urbano ve Bice Mare‘de İtalyan tarzı pizza, Sammach da balık yada Shake Sack de hamburger yiyebilirsiniz.

Caribou ve Starbucks kafede kahve keyfi için ideal mekanlar. Sadece burada değil Dubai Mall’ın içerisinde The Cheesecake Factory de lezzetli yemeklerin yanında mutlaka onların klasik cheesecake’nin tadına bakmanızı öneririm. Bir diğer restaurant ise Texas Road House. Özellikle T-Bone, porsiyonu büyük yeme konusunda kendine güvenenler için ideal.

Dubai Fountain
Akşamları gölde Dubai Fountain da ışıklı, müzikli su gösterisi oluyor. Her akşam 6.00 da başlayıp 10.00 kadar her yarım saat aralıklarla gösteri oluyor. 

 Biz havuz kenarından, köprünün üstünden, metro tünelinden, Dubai Mall’ın arka bahçesinden her yerden seyretme şansını yakaladık.

  Burj Khalifa’nın 124. katından seyretmek için biletleri önceden almanızı tavsiye ederim. En çabuk biten zaman dilimi akşam saatleri. 



Farklı hayatlar farklı mekanlar

Dubai’ye gidilirde çöl safarisi yapılmaz mı? Biz safari için rezarvasyonumuzu gitmeden önce  yaptığımız Knight Tours ‘dan memnun kaldık.
Şanslıydık 6 kişilik arabada 4 kişiydik .

Kumun üstünde hoplaya zıplaya, kumları savura savura giderken arada verdiğimiz kısa molalar olmasa benim içim dışıma çıkmıştı ama çocuklar çok eğlendiler doğrusu.

Safari sonrası çeşitli aktivitelerin yapıldığı kamp alanımıza Shamsi Village’e geldik. Kamp alanında bizi bekleyen develere bindik, kumda motorsikletle gezdik ve benim için en önemlisiydi kollarıma, ellerime kınadan çiçek desenleri yaptırdım, yazılar yazdırdım. Her ne kadar ellerimdeki ilk beşgünde çıksada benim için çok keyifliydi.

Akşam kamp alanında yemek ve dans gösterisi vardı. Gündüz kısa kollular ile terlerken, akşam üstümüze kalın birşeyler giyme ihtiyacı hissettik. Dönüşümüz neyseki normal yoldan oldu. O kadar yemek üstüne tekrar çöl yolları…  Düşünmek bile istemiyorum.

Ertesi sabah Dubai’nin en büyük plajlarından biri Jumeriah Beach’e gittik. Plajın neresine giderseniz gidin 7 yıldızlı Burj Al Arab otelini görmeniz mümkün.
Burj Al Arab

Burj Al Arab‘ın tabanı deniz doldurularak yapılmış. Konum ve şekilden dolayı otel, sanki denizin ortasında giden bir yelkenliyi andırıyor. En üstünde helikopter pisti var. Bu 7 yıldızlı oteli kısa bir gezi ile tanımak, en tepesinden manzara seyretmek ve sabah kahvaltı yapmak isterseniz kişi başı 499 AED / 136 USD gözden çıkarmanız gerekiyor.

Hemen yakınındaki Jumeriah Oteli var içerisindeki su parkı eğlenceli gözüküyordu. Yol kenarları yeşillik dolu, çiçekler, palmiye ağaçları, görüntü süper. Aralık ayında dışarısı 25 derece iken tamam da Temmuz-Ağustos arasında 50 derecede düşünemiyorum, bu çiçekleri…

Çevreyi gezmek için alternatiflerden biri de Big Bus Dubai (kırmızı tur otobüsleri) Geniş bir güzergahı var. Aynı gün içinde in bin yapılabiliyor. Ve en güzeli gece boyunca turlamaya devam etmesi. Malum yazın hava çoooook sıcak.


Yakın Çevre

Dubai’ye bir saatlik mesafede bulunan Abu Dhabi'yi de gezme şansımız oldu.  Burası Dubai’ye göre daha düzenli, temiz ve daha yeşil. Burada da denizi doldurarak yapılan adalar var.  Yas Island bunlardan biri ve sadece eğlence, spor ve alışveriş merkezi olarak planlanmış. 

Sheikh Zayed Camii
Biz önce Sheikh Zayed Camii’ni gezdik. Sabah 9-10 arası en sakin dönemdi biz çıkarken bir çok turist otobüsü geliyordu.

Sheikh Zayed Camii
Otobüsten inen turistlere kıyafet kontrolu yapan bir görevli var. Şortlu, kısa kollu veya başı açık kimseyi almıyor, doğal olarak. 

Sheikh Zayed Camii 2009 yılında yapılmış, Birleşik Arap Emirliklerindeki en büyük ikinci camisi.



Sheikh Zayed Camii



Hergün yüzlerce turist ziyarete geliyor ve her namaz saatinden önce ve sonra ziyarete kapatılarak temizlik yapılıyor. 

İçerideki taş zemin, camlar, sütunlar ve halı çiçek desenleri ile bezenmiş. Her şey beyaz zemin üzerine, pastel tonlarında renklerle süslenerek tasarlanmış. Bu da mekanı çok ferah ve aydınlık yapıyor. 

İçerisi kadar dış mekanda çok güzeldi. Sabah gitmemize sevindim fotoğraf çekerken insanların uzaklaşmasını beklemek zaman alıyor.

Bizim şansımıza sabah hava sisliydi. Dış mekan fotoğrafları çok net olmasa da esrarengiz ve gizemli bir mekan olma özelliğini koruduğunu söyleyebilim. 

Sonraki durağımız, Emirates Palas Hotel çok görkemli bir yer. Kristal avizeler hemen dikkat çekiyor. Bir söylentiye göre 1000 den fazla kristal avizesi varmış. 

Sadece konaklamak için değil görüp, incelemek için de turistlerin uğrak merkezi haline gelmiş bir otel. Konaklamanın dışında içeriyi gezmeye gelen turistlere yapılan bir uygulama terlik, şort ve askılı tişörtlerle içeri girmek yasak, fotoğraf çekmek serbest. 

Şehri gezerken deniz kenarında yol boyunca sıralanmış bir çok lüks otel vardı. Abu Dhabi de denize girmek için Corniche Beach tavsiye ediyordu rehberimiz ama biz deniz yerine vaktimizi Ferrari World’a sakladık.

Abu Dhabi den Dubai’e dönüşte Yas Island’a uğradık. Bu ada eğlence, alışveriş ve spor merkezi olarak tasarlanmış. Küçük bir yat limanı var ve sahil şeridinde konaklayabileceğiniz şık oteller mevcut.

Biz ilk önce Ferrari World’a girdik. Her yaşa uygun hızda araçların olduğu eğlence dünyası burası. 

Bunlardan en hızlısı Formula Rossa, 240 km hızla gidiyor, rayların üstünde baş aşağı turlar atabiliyorsunuz. Yer çekimine karşı koymak eğlenceli… 




Daha sonraki durağımız Yas Marina Circuit. Yarış arabaları ile piste çıkıp hız denemesi yapmaya ne dersiniz? 

Bu alanda seçenek çok, gönlünüzdeki Ferrariyi seçerek öğretmenle veya tek başınıza hız denemesi yapabilirsiniz.

Dubai’ye dönme vakti geldiğinde gün içinde yaşadıklarımızı ve gördüğümüz herşeyi düşününce iyi ki Abu Dhabi’ye gelmişiz dedim.






Yol boyu gördüğüm inşaatlar ve yol kenarındaki reklam panolarından bir şeyi hatırladım. EXPO 2020 yi Kasım 2013 de Paris’te yapılan bir oylama ile Dubai kazanmıştı. 4 Ocak-3 Haziran 2020 de gerçekleşecek bu etkinliğe hazırlık tam gaz sürüyor. Reklam panolarından gördüğüm kadarıyla Legoland, Dubailand, Motion Gate Theme Park, Bollywood ve daha bir çok eğlenceli ve lüks otel yapılması planlanıyor. Onlar 2015’e 2020’nin projeleri ile girdiler.

Bizim için de 2015 değişim, dönüşüm, gelişim yılı olsun.




Meraklısı için Aktiviteler


Uçaktan paraşütsüz atlamışım gibi havada süzülmek istiyorum ama aynı hissi kapalı alanda bir denemek isterim derseniz Sky High Fun.  Ayrıntılar

Burj Khalifa’nın 122. katında bulunan Atmosfer Bar/ restaurant etrafı seyretmek ve romantik bir akşam için ilginç olabilir. Fiyatlar ve rezarvasyon için buradan ulaşabilirsiniz

Köpek balıklarının yanına dalmak  ister misiniz? Ayrıntılar 

Yaz ortasında karlar içinde kayak yapmak nasıl olur?  Ayrıntılar 


Birde Helikopter ile 20 dakika şehir turu var. Ayrıntılar 

Balon ile gezi yapmak isteyenler için ayrıntılar

Atlantis Otel içindeki Akvaryum’da balıkların arasına dolaşmak isterim diyenler tecrübeli dalgıçlar size bekler.  Ayrıntılar




























Devamını Oku »

Küllerinden yeniden doğan şehir

0 yorum
Karadeniz’e Trabzon’a Rize’ye gidipte Batum’a uğramamak olmaz. Karadeniz turumuzun TrabzonRize’den sonra ki son durağı Batum’dayız.

Küllerinden yeniden doğan şehir diyorlar Batum için. Şehrin merkezi Avrupa kentlerindeki tarihi yapıların, meydanların adeta küçük birer kopyası olma özelliğiyle turistik bir şehir olmuş.

Yollarda  çokça lüks arabalara rastladık, ama dikkatimizi çeken bazılarında ya tanpon yok yada far kırık. Sonradan öğreniyoruz ki Gürcistanda araba ve yakıt çok ucuz, ama yedek parça pahalı. 

Yer yer eskiden kalan tek tip binaları görmek mümkün. İnşaatlar son hızla devam ediyor bazen fotoğraf çekerken yandaki binanın vincini fotoğraf karesine almamakta zorlandım. 

Günübirlik Batum turumuz sabah Sarp Sınır Kapısında başladı. Adını Artvin’in Hopa ilçesindeki Sarp köyünden alan Sarp Sınır Kapısı, sadece Gürcistan’a açılan kapı olmakla kalmayıp bütün Kafkasya’ya ve Orta Asya ülkelerine açılan karayolu üzerindeki sınır kapısı olma özelliğini taşıyor. 

Gürcistan ve Türkiye arasındaki anlaşma gereği nüfus kağıtlarımızla günübirlik giriş yaptık. 

Batum’un merkezi Acara bölgesine doğru ilerlerken yolda Osmanlılar döneminde kullanılan Gonio- Apsaros Kalesi’nin surlarını ve Bayburt’tan doğup Batum sınırlarına kadar kendine keskin çizgiler oluşturan Çoruh Nehri'ni ve üzerindeki eski Gonio Köprüsü'nü gördük. 

Atiye’nin üzerinde klip çektiği köprü buymuş. Magazin haberlerinden sonra şehre yavaş yavaş ilerlerken yol boyu sağlı sollu dizilmiş evleri inceliyoruz.  İç savaş döneminde evlerin dış yüzlerini teneke ile kaplamışlar kurşun geçirmesin diye bu gün hala savaşın izlerini taşıyor bu evler.

Şehir merkezi olan Acara bölgesi eskiden bataklıkmış, okaliptus ağaçları ekerek bataklığı kurutup yeni bir kent kurmuşlar. Sahiller bambu ağaçları ile donatılmış.

Şehir merkezine yaklaşırken önce iki Laz kardeşin yapıp işlettiği içinde herşeyin ters olduğu White Restaurant’ı baş aşağı olarak yol kenarında gördük. Bir benzeri Orlando'da müze olarak tasarlanmış (Wonderworks Müzesi / Orlando – Florida)

Biraz daha ileride inşaatı henüz tamamlanmamış Roma Colosseum’un bir benzerini gördük. Sahile yaklaştıkça gözümüze çarpan tanıdık yapılardan biri de İzmir’in Saat Kulesi idi.

Gezerken benzerlikleri keşfetmeye devam ediyoruz. Prag’ta eski şehrin merkezinde bulunan astronomik saat kulesinin bir benzeri Avrupa Meydanına bakan eski National Bank of Georgia binasının üzerinde bulunuyor.

Orta Camii
Şehir merkezi aynı Avrupa kentleri gibi bir çok meydanlardan, tiyatro binalarından oluşuyor. Ancak yollar ne Avrupa kentindeki gibi geniş, ne de bizim ülkemizdeki gibi dar. 

Şehir merkezindeki ilk durağımız Tarihi Orta Camii, çok renkli oluşu ile dikkat çekiyor. 
Hakkında kesin bilgi yok ama yaklaşık 130 yıllık olduğu söyleniyor. 

Batum’un günümüzdeki tek aktif camisi. Olma özelliğine sahip. Ayrıca Acara Devlet Müzesi tarafından da koruma altına alınmış.

Caminin diğer kapısından çıkıp Piazza Meydanına doğru yürüdük. Bu meydan mozaikleri ve mimarisi ile tarihi bir yapıyı anımsatsa da inşaatı 2010 yılında tamamlanmış.

Meydan, kafelerin ve restaurantların olduğu çeşitli müzisyenlerin konser verdiği eğlence ve kütür merkezi olarak tasarlanmış.Gece ve gündüz meydandaki kafelerde keyifle kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Piazza Meydanın tam karşısında St Nicolas kilisesi var. Bizim gittiğimiz sırada kilisede cenaze vardı. İçeride fotoğraf çekemedik.
Piazza Meydanı

Ama Gürcülerin cenaze tören gelenekleri ile ilgili ilginç duyumlar aldık. 3 gün boyunca ölen kişiyi sevdiği yerlere götürüp Chacha içiyorlarmış. (Gürcü içkisi, içimi sert tadı votkaya benziyor)

En çok chacha içen, ölen kişiyi çok seven anlamına geliyormuş.” Cenaze bahane, içmek şahane“ Günümüzde bu geleneklerin uygulayıcısının azaldığı söyleniyor.

Eğitim ve kültüre çok önem veriyorlar. Sanatsal ve kültürel gelişimleri için devletin sağladığı olanakların sınırsız olduğu söyleniyor. Meydandaki tiyatro binasına geldiğimizde öğreniyoruz ki bu tiyatroda neredeyse hergün bir etkinlik var ve halkın faydalanabilmesi için ücretsiz. 



Çocuklarına mutlaka piyano dersi aldırıyorlarmış ve mutlaka herkes Rusça öğreniyormuş.

Kendilerine ait bir Alfabeleri var. Hatta Alfabe bizim DNA’mız diye bir Alfabe kulesi bile yapmışlar. Gürcü alfabesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

ჰ უ მ ა Gürcü Alfabesi ile adımı yazdım.

Yeniden oluşturulan meydanlardan biri de elinde altından bir post tutan Medea Heykeli’nin bulunduğu Europe Square. Altın post, Yunan mitolojinde ihtişamı, zenginliği ve iktidarı temsil eden postun adıymış.

Plaj ile yol arasında geniş yeşillik alanlar var. Sahile inen meydandaki fıskıyeli havuz da gece ışık gösterisi oluyormuş. Ne yazık ki biz geceye kalamadık. Parkta o kadar çok bambu ağacı var ki parkın içinde yürürken serinlik hissediyorsunuz. İlk kez bambu ağaçlarını bu kadar uzun gördüm.

Parklar, çok eğlenceli goril, dinozor gibi maketler arasında dolaştık, tabii fotoğraf çektirmeden geçmedik. Benim en çok dikkatimi çeken Michael D’Alfons’un bronz heykeli idi.

Ünlü bir Fransız asilzadeymiş kendileri. 1885-1889 yıllarında Batum'un Baş bahçıvanı ve geliştirilmesi yeni başlatılmış olan Bulvarın Birinci Başkanıymış. Acara sahilinin muhteşemliğini ilk defa o farketmiş ve zengin peyzajdan yararlanarak, sahilde mükemmel dinlenme tesislerin kurulmasını sağlamış. 

Park ve Sahil gerçekten çok güzel düzenlenmiş. Denize girmek içinde ideal. Sahildeki masalarda oturmak isterseniz ilave ücret ödeniyor yaklaşık 10 Lari, aklınızda bulunsun.

Ne Yenir?  Ne İçilir? 

Batum'da ne yenir? Ne içilir? En mühim soru bu, benim gibi yemek seçen ve açlığını hissetmeyen biri için aynı zamanda zor bir soru. Neyseki yalnız gezmiyorum yemekle arası iyi olan birileri hep var yanımda. Batum’un en ünlü yemeği Khachapuri. (Haçapuri) Ortasında yumurta kırılan kaşarlı pide diye basite indirgemek istemem ama yiyenler parmaklarını yedi. Bir de meşhur içeceği armut suyu var. Tadı armut sulu gazoz gibi.


Batum yürüyerek gezilebilecek bir şehir. Taksilerde taksimetre yok. Önce pazarlık yapıp sonra biniyorsunuz malesef. Para birimi Lari.

Aynı gün içinde giriş çıkış yaptığınızda gümrükten yararlanamıyorsunuz, en az üç gün kalmanız gerekiyor.

Aslında Batum tek bir güne sıkıştırılacak bir şehir değil en azından bir gece, bir de gündüz hali görülmeye değer.










































Devamını Oku »

Buzlar ülkesindeki aşıklar diyarı...

0 yorum
Güneş ışıklarının geceyi sarıp sarmaladığı, aşıkların gezmeye doyamadığı şehir...

Gecenin gündüze karıştığı, yazın yıldızların gözükmediği bu şehirde, gezerken zamanı unutacağınız büyülü anlar sizi bekliyor.

St. Petersburg'da gezilecek yerler

Kent merkezi; Kenti ikiye bölen Neva Nehri'nin güney kıyısı Petersburg'un merkezini oluşturuyor. Oktyabrski yakası olarak bilinen bu bölüm kentin zengin tarihi ve kültür mirasını barındırıyor. Büyük ve Küçük Neva kolları arasında kalan Vasilyevski Adası, yine bu ikili kolun çevreleldiği adaları kapsayan Viborg yakası kentin diğer bölgeleri. Şehirde 50'den fazla müze bulunuyor.

Hermitage
Dünyanın en eski ve en zengin müzelerinden. Çariçe 2. Katerina'nın koleksiyonundaki sanat yapıtlarını koruması için 1764'te Kışlık Saray'ın bitişiğine inşa ettirildi. Batıdan doğuya Kışlık Saray, Küçük Hermitage, Büyük Hermitage ve Hermitage Tiyatrosu ile beş binadan oluşan müzede 3 milyon eser sergileniyor. Burada dünyanın en ünlü ressamlarının (Vinci, Michelangelo gibi) tabloları ile birlikte Hint, Çin, Eski Mısır, Mezopotamya, Eski Yunan ve Roma sanatlarından da örnekler görebilirsiniz. 1057 oda ve 400 salondan oluşan Kışlık Saray da dahil Hermitage'ın girişindeki dev heykeller heykeltaş Terebenev'in eseri. Müzenin tamamını bir günde gezmek imkansız. Bu nedenle bir plan edinip, önceliklerinizi belirlemeniz gerekiyor. Pazartesi hariç her gün 10.30-17.00 arası açık. Adres: 34 Dvortsovaya nab. Tel: 110 96 25 Metro: Nevski Prospekt

Aziz İsaak Katedrali
(St. Isaac's Catedral): Finlandiya'dan getirilen taşlarla inşa edilen katedralin yapımı 40 yıl sürdü (1818-1858). Yaklaşık 250 merdivenle tırmanılan kubbesinden kenti kuşbakışı seyredebilirsiniz. Ancak bunun için ayrıca bilet almanız gerekmiyor. Kubbe 100 kilogram saf altınla kaplı. Çarşamba hariç her gün 11.00-18.00 arası açık.

Adres: 1 Isaakievskaya pl. Tel: 315 97 32
Metro: Gostinnr Dvor, Nevskiy Prospekt


Kazan Katedrali

(Kazansky Sobor): Karalya granitlerinden I. Aleksandr tarafından yaptırılan pembe sütunlu kilise sosyalist yönetim zamanında "Din ve Ateizm Tarihi Müzesi" olarak kullanıldı. Roma’daki San Pietro Bazilikası’ndan esinlenerek inşa edilen kilisenin tamamlanması 10 yıl sürmüştür.  (1801- 1811)
Katedralin adı, mucizeler getiren Kazan Madonnası ikonundan gelmektedir.
Pembe Fin granitinden yapılma sütunları ve 80 metrelik kubbesiyle şehrin en gösterişli kiliselerinden biridir. Sovyet döneminde Ateizm Müzesi’ne ev sahipliği yapan kilise, 1999 yılında tekrar kilise olarak açılmıştır ve ziyaretler ücretsizdir

Rusya Devlet Müzesi
(Gosudarstvenny Russky Muzey): 1898'de Mikhaylovsy Sarayı'nda açıldı. Saray 1819-1829 yılları arasında Büyük Dük Mikhaylovsy için yaptırılmıştı. 400 binden fazla sergiye ev sahipliği yapan müzede Rusya'nın hemen hemen her yerinden 12 ile 16. yüzyıldan kalma ikonlar, portreler ve tablolar bulunuyor. Salı hariç her gün 10.00-17.00 arası açık.
Adres: 2 Inzhenernaya ul. Tel: 314 34 48
Metro: Gostinyy Dvor, Nevski Prospekt

Donanma Binası

Çar Petro, Rus Donanması İsveç'i yenilgiye uğratıp, Baltık sahillerini geri alınca, zaferinin anısına bu devasa binayı yaptırmış. Klasik Rus İmparatorluğu mimari tarzını yansıtan bina 1806-1823 yılları arasında inşa edildi. Günümüzde denizcilik okulu olarak hizmet veriyor. Yapının altın kubbesi 2. Dünya Savaşı'nda Alman bombardıman uçaklarından korumak için siyaha boyanmış. Uzunluğu 500 metreyi bulan binanın önünde üç büyük bulvar (Gorokhovaya, Vosnesensky ve Nevsky) buluşur.

Yeniden Diriliş Katedrali

(Khram Voskresenia Khristova): Griboedova Kanalı üzerinde yer alan yapı 1887-1907 yılları arasında kuruldu. Yapımında Moskova Kızıl Meydan'daki St. Basil Katedrali örnek alındı.

Antartika ve Arktika Müzesi

Kuzey ve güney kutuplarına yapılan ekspedisyon ve çalışmalar sergileniyor. Kutupların doğasını tanıtan müze dünyada tek olma özelliğine sahip.
Adres: 24 Marata ul. Tel: 311 25 49
Metro: Mayakovskaya, Vladimirskaya

Nevski Bulvarı

Altı metre genişliğindeki bulvarın iki kıyısında barok ve neoklasik tarzda yapılar sıralanıyor. Yolun solunda Yeliseyev's Çarşısı 20. yüzyılın hemen başlarında yaptırılmış. Caddenin karşısında Gostiniydvar Çarşısı bulunuyor.

Dostoyevski Müzesi

Ünlü yazarın Karamazov Kardeşler'i yazdığı ve öldüğü daire müze haline dönüştürülmüş.
Adres: Kuznechny per 5. Tel: 311 40 31
Metro: Vladimirskaya, Dostoevskaya

Puşkin Müzesi

Bir düelloda 1837'de hayatını kaybeden, ünlü Rus yazarı Puşkin'in kaldığı son apartman dairesi müze olarak kullanılıyor. Salı hariç 11.00-17.00 arası açık.
Adres: 12 Moyki Reki nab. Tel: 314 00 06
Metro: Gostinyy Dvor, Nevskiy Prospekt

Köprüler

Petersburg kanallar, doğal boğazlar ve köprülerle süslü bir kent. Kentteki köprüler arasında; Aniçkov, Volodarskiy, Aleksandra Nevskogo, Troitsky, Dvortsovyy, Leytenanta Shmidta, Bol'sheokhtinskiy, Leytenanta Shmidta, Tuchkov, Sampsoniyevskiy, Grenaderskiy sayılabilir.

Aurora Kruvazörü

Ekim Devrimi'nin simgesi olan gemi Neva Irmağı'nda demirli. Pazartesi ve salı hariç her gün 10.30-16.45 arası açık.
Adres: 4 Birzhevaya pl. Tel: 328 25 01
Metro: Vasileostrovskaya

Yazlık Saray

St. Petersburg’un en eski taş binası olan Yazlık Saray, Büyük Petro için inşa edilmiştir. Rus donanmasının Büyük Petro yönetiminde kazandığı zaferlerin göstergesi olarak sarayın mimarisinde denizcilik temalı rölyefler yer almaktadır.

Büyük Petro’nun şehirdeki ikinci sarayı olan Yazlık Saray’ın, diğer çarların yaptırdığı saraylarlarla kıyaslandığında oldukça mütevazı olduğu görülmektedir. Çarın yatak odasındaki yatağın ve yatağın üzerindeki ipek örtünün günümüze kadar orijinali bozulmadan saklanmış olması buranın ne kadar özenle korunduğunun işaretidir.

Sarayın mutfağında bulunan şehirdeki ilk su tesisatı sistemi ile mutfaktaki orijinal mermer lavabo, o yıllarda oldukça lüks sayıldığı için dikkat çekmektedir.

Tel: +7 (812) 314 0456
Adres: Naberejnaya Kutuzova. Hrt 2, St. Petersburg
Ziyaret saatleri:
10 Mayıs – 1 Ekim Çarşamba - Pazar: 10:00 – 18:00 Pazartesi: 10:00 – 17:00

Peterhof Sarayı

Büyük Petro’nun İsveçlilere karşı kazandığı zaferden sonra yaptırmaya karar verdiği Peterhof Sarayı, Versailles’dan esinlenerek inşa edilmiştir. İngiliz ve Fransız bahçelerinden oluşan bir parkın ortasında eşsiz bir Baltık manzarasına sahiptir.

Petro-Pavel Kalesi
St. Petersburg tarihinin en büyük hazinelerinden biri sayılabilecek bu kale, Neva Nehri kıyısında küçük bir ada olarak kurulmuştur.

Kalenin Neva Nehri’ne bakan kapısı “Ölüm Kapısı” adıyla da anılır. Bunun nedeni buradan ulaşılan Komutan İskelesi’nin suçluların idama gönderildikleri yer olmasıdır.

Nehrin kenarında muhteşem bir şehir manzarası eşliğinde yürüyüş yaparak gezebileceğiniz Petro-Pavel Kalesi’nde şehrin eşsiz güzellikteki fotoğrafları sergilendiği için de burası fotoğraf severlerin tercih ettikleri yerlerden biridir.

Tarihi bölüm

Kışlık Saray ile Dekabristov arasında; Saray Meydanı, Donanma Binası, bronzdan yapılmış Büyük Petro Heykeli, Aziz İsak Katedrali, Tarih Müzesi, Hermitaj Müzesi, mağaza ve kafelerin yer aldığı Nevsky Prospekt Caddesi, Kazan Kadetrali, sokak sanatçılarının bulunduğu Ostrovskogo Meydanı, Aleksandr Nevski Manastırı bulunuyor.


Devamını Oku »