Roman etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ANNELER ÇILDIRMIŞ OLMALI!

0 yorum


Her günkü gibi sıradan bir gün...

“Öğretmenim, tuvalete gitmek için ve yemek yemek için tenefüs var da neden anne görmek için tenefüs yok?”

“Öğretmenim ölülerin arkasından konuşmak günah değil mi? Niye tarihi konuşuyoruz?”

Ah bu çocuklar!

Biz anne ve babalar ömrü hayatımızda ya bir yada iki kere ilkokul öğrencisinin velisi oluyoruz ve bu minikler çabucak büyüyorlar peki ya öğretmenler? Hayatlarında kaç minik öğrencinin öğretmeni oluyorlar dersiniz?

Bahar Sarıkaya’nın hem anne hem de öğretmen olarak yaşadığı deneyimlerden yola çıkıp hazırladığı anaokulu ve ilkokul veli kılavuz kitabı “Anneler Çıldırmış Olmalı” da bazı konu başlıklarını okurken “oniki yıl önce bana böyle bir kılavuz kaptan lazımdı” dedim. Ve tabii ardı arkası kesilmeyen isteklerden oluşan anıları da tebessümle okudum.

“Okula başlamadan önce çocuklara kazandırılması gereken 30 davranış alışkanlığı” ile başlayan, “Anne -babalara-öğretmenlere okuma-yazma öğrenen çocuklar için hikaye kitapları ve çalışma önerileri” ile devam eden, “Başarının püf noktaları” ve “Okulun ilk günleri için 20 altın öneri” ile taçlanan özenle seçilmiş konular ve daha bir çok öneri listesi “Eğitim evde başlar” felsefesiyle içselleştirilerek yazılmış bu kitapta. Ve tabii başarılı, vicdanlı ve mutlu çocuklar için sağlam temellerle desteklenmiş eğitimin olmazsa olmazı Öğretmen –Aile- Öğrenci üçgeni de detaylarıyla öne çıkmış.

Aileler iyi öğretmen arayışındalar;  bilseler ki biz öğretmenler de iyi aile arayışındayız.
Çünkü ailenin eğitemediğini eğitmek çok zor.

Ve bazen sorgularız…

“Türk anne-babaya sahip, izlediği tüm televizyon kanalları Türkçe olan, tüm arkadaşlarıyla Türkçe konuşan çocuklarının günde 2, haftada 10 saat ve sadece okulda görmüş olduğu ingilizce ile nasıl olur da şakır şakır İngilizce konuşamadığı konusunda öğretmenden cevap bekler.”

Ya da

“Okul çağına kadar hiç koşmayan, basketbol, futbol oynamayan, topa bir kez bile dokunmamış çocuklarının nasıl olup da okulda top sürmeyi öğrenemediğini anlamak istemez.”

Ve bazen ardı arkası kesilmeyen istekler gelir…

“Sırtındaki tülbenti kontrol edin, sınıfın ısısına göre kıyafetlerini giydirin veya çıkarın”

“Rozet alamamış, bu hafta ona da rozet taksanız, çok üzüldü.”

“Hocam sesli mesaj gönderir misiniz? Yatmasını söyleyin, geç yatıyor benim çocuk.”

Ah bu veliler!

Bahar Sarıkaya’nın kaleminden “Anneler Çıldırmış Olmalı” ; okurken not almak isteyeceğiniz, gülerken düşünüp, düşünürken öğreneceğiniz, “Çocuklarınızla bunları yaptınız mı?” Başlığındaki 222 maddeyi okuyunca hepsini yapmak isteyeceğiniz bir kitap.


Keyifli okumalar
Sevgiyle kalın

Hüma
Kasım 20019

Bu yazı Martı Dergisi'nde yayınlanmıştır.


Devamını Oku »

Kaplumbağ Terbiyecisi

0 yorum
"İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz"

Osman Hamdi Bey’in Romanı, Emre Caner’in kaleminden “Kaplumbağ Terbiyecisi”

Öğrenmeye ve öğretmeye hevesli Osman Hamdi Bey’in başarı dolu hayat hikayesi.  1842- 1910 yılları arasında Osman Hamdi Bey’in hayatı ve onunla beraber, Osmanlı döneminde yaşanan ayaklanmalar, güçlünün gücünü sakınmadan kullandığı iktidar savaşları, ihanetler, devletler arası çıkar çatışmaları kısacası bir devletin ayakta kalma savaşı da anlatılıyor.

Osman Hamdi’nin yaşamı boyunca öğrenmeye hevesli biri olması onun başarısının sırlarından yalnızca biri. O ülkesinde yaptığı yeniliklerle bir döneme damgasını vurmuş bir aydın, eğitimci ve bir çok konuda öncüydü. Onun modern fikirleri; atölyesinde yaptığı yağlıboya tablolarına ve karakalem çalışmalarına kadar yansımıştı.

“Batılılaştırmaya çalıştırdığı muhafazakar bir toplumda eğitici rolü oynamak gerçekten de iğneyle kuyu kazmaya benziyordu.“

Osman Hamdi Bey’in yaşamında ki başarılarını kısaca sizlerle paylaşmak istiyorum. Ayrıntılar kitapta …

Paris’te Hukuk Fakültesinde başalayan eğitim hayatı Güzel Sanatlar akademisi Resim Bölümünde şekillendi.  Bağdat Vilayeti Yabancı işler Müdürlüğü sırasında batının ve doğunun sentezini yapma fırsatı yakaladı.  Arkeolojiyi merak ederek araştırmalara başladı. Okuduğu kitaplar ve bölgedeki eserler onu bu konuda daha çok şey öğrenmeye teşvik etti.  Yaşamının daha ilk yıllarında Paris’te medeniyeti, Bağdat’ta kendini tanıma fırsatı buldu. 
“Yazmak da tıpkı resim yapmak gibiydi. İkisinde de bomboş bir kağıdı sadece kendi kafasından geçenlerle dolduruyordu insan” 

Fransız tiyatro geleneğinine uygun piyesler kaleme aldı. İlk sahnelenen oyun “İki karpuz bir koltuğa sığmaz” Osmanlı sahnesinde oynandı. “Uçurtma” isimli, Fransızca yazdığı oyun Beyoğlu’ndaki Fransız tiyatrosu’nda oynandı.

Hariciye Nazırlığı Protokol Müdür Muavini ve 6. Bölge Belediye Müdürlüğü görevlerinde bulundu. (Galata –Pera – Beyoğlu bölgesi)

İlk Müze kurucusu ve müdürü, ilk Arkeolog ve Güzel sanatlar Akademisi müdürü. Ülkemizdeki tarihi eserlerin yabancı arkeologlar tarafından yurt dışına kaçırılmasını engellemek için yeni nizamnameler (yasalar) hazırladı.
Müzeyi planlarken; "Müzenin sadece eski eserleri ziyaretçilere teşhir eden bir bina anlamına gelmediğini, hayalindeki müzeyi gezenlerin kendi kökleriyle önyargısız ilişkiler kurmasını ve medeniyetin geçirdiği aşamaları gözlemleyip içinde bulundukları zamanı daha iyi kavramalarını istiyordu"

"Bir ülkenin gelişmişliği müzeleriyle ölçülür" 


Osman Hamdi, 30 yıl Müze Müdürlüğü ve Güzel Sanatlar Akademisi Müdürlüğü yaptı. Ve bu süre zarfında; 

Fransız hükümeti tarafından Legion d’honneur nişanına layık görüldü. 
Atina Arkeoloji Enstitüsü’nün verdiği Şeref üyeliği ünvanı aldı.
Londra Kraliyet Sanat Akademisi üyeliğine layık görüldü.

Leibzig Üniversitesi fahri felsefe doktoru ve sanat uzmanı payesi aldı.

Ve  Oxford Üniversitesi Osman Hamdi Bey’e fahri doktora unvanı verdi.

Müzecilikteki 25. Yılı dolayısıyla Berlin, Paris ve Viyana’dan nişanlar, madalyalar ve takdirnameler aldı. Yerli ve yabancı basında övgü dolu haberler yayınlandı.

Üstelik Müzede sergilenen eserlerin hepsi imparatorluğun kendi topraklarından bulunup getirilmişti. Avrupa müzelerinde olduğu gibi dünyanın dört bir tarafından şaibeli yollarla elde edilmiş eserler yoktu İstanbul’da.

Osman Hamdi Bey'in Eskihisar'da 26 yıl boyunca en güzel eserlerini yaptığı evi bugün müze olarak gezilebiliyor. Adres ve iletişim bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.
Ayrıca kitabın özetini fotoğraflarla, yazarın kendi kaleminden okumak isteyenler buradan ulaşabilirler.

Eskihisar Osman Hamdi
1842- 24 Şubat 1910

Emre Caner'in yazarlığa başlama hikayesini Yasemin Sungurla Kitap İle Sohbet söyleşisinde buradan izleyebilirizsiniz.





Devamını Oku »

"Çünkü Bir Erkek Bir kadının Nefesi Kadar"

0 yorum
Yoksa hep böyle şapşal ve kavruk kalacağız...Bize kadınları nasıl seveceğimizi anlatan bir kitap lazım.

Düğümlere Üfleyen Kadınlar

Bize kadınların nefesini genişletecek, o nefesin rüzgarına yelken açmamızı öğretecek bir kitap lazım. Yoksa biz ne kadar sevilsek tamir olmayız.

Bir kadının kalbini fena kırmış bir adam... O adamı öldürmek için çölü geçmeyi göze almış dört kadın... Düğümlere Üfleyen Kadınşar bu yolculuğun romanı. Ne kadar sevilse de tamir olmayan o yaralı coğrafyada, Ortadoğu'da geçiyor. Saraylar devrilip meydanlar dolarken sorular kalıyor geriye. Her yola en az bir soruyla çıkılır çünkü: Bir kadın ya da bir ülke nasıl sevilir sahiden?

Yazan     : Ece Temelkuran
Yayınevi : Everest

Kitabı satın almak isteyenler bu adresten ulaşabilirler



Devamını Oku »

Yaratıcı, biri yarattı. Bu bir, iki oldu.

0 yorum
Yaratıcı, biri yarattı. Bu bir, iki oldu. İki üçü üretti. Bu üçten insanlığın tamamı meydana geldi...


Yeryüzünün tüm bölgelerinde bulunmuş çok eski çağlara ait insan kalıntıları ile sembolik yazı, resim, tablet ve eski belgeler şeklinde karşımıza çıkan bölük pörçük tarihsel kayıtlardan yararlanarak, anakaradan ayrılan kolonicilerin izlediği güzegahı ya da hatları belirlemeyi başardım. Bu kalıntılar, ana hatlardan ayrılan çok sayıda dalla birlikte kolonileşmenin iki ana güzergahı izlediğini açıkça göstermektedir...


Meksika taş tabletleri  12 bin seneden daha eski...

Ne var ki ilk kolonilerin nerede ortaya çıktığını kesin olarak biliyoruz. Doğu yönünde ilk yerleşimler, bugün Kuzey ya da Orta Amerika'nın Batı sahilleri olarak bilinen yerlerde gerçekleşmiştir. Batı kolonileri ise ilk kez Asya'nın doğu kıyılarında ortaya çıkmıştır.

Bir koloni, anakaranın egemenlik çatısı altında kendini yönetecek kadar geliştiği zaman koloni imparatorluğuna dönüşüyor ve buraya bir hükümdar atanıyordu. Sembolü ise ufuktan yükselen ve ışınları da bulunan güneşti.

Yazan : James Churchward
Yayınevi : Omega Yayınları

Kitabı satın almak isteyenler bu adresten ulaşabilirler.


Devamını Oku »

Sevmek gibi bir şey öldürmek...

0 yorum
Hayatta gerçekleştirilen bütün hayati eylemlerin sebepleri sonradan bulunur. Sevmek gibi bir şey öldürmek... Başlangıçta sebepsiz... Olup bittikten sonra anlaşılması olanaksız, açıklaması yapay...

Gerçekliği belirleyen sözcükler midir her zaman? Ağzımızdan çıkan ya da kulağımıza ulaşan bir sözcük müdür var olmamızı sağlayan, herhangi bir eylemi mümkün kılan?

Sözcükler öylesine güçlü olabilir ki bazen, herhangi bir insanın aklına cinayet fikrini sokup onu bir katile bile dönüştürebilir. Peki bir romanda kurgu nerede biter, gerçek nerede başlar?

Yazar     : Pınar Kür
Yayınevi : Everest

Kitabı satın almak isteyenler bu  adresten  ulaşabilirler



Devamını Oku »

Yer ve Gök Tanrı Parçacığı

0 yorum
"İnsanların elinde bu kadar çok şey anlatan bir kitap vardı fakat onca yıldır anlaşılamadı, öyle mi?"

Farklı uzay-zaman gerçekliklerinden iki gezgin... Kuran'a ait sırları çözmeye çalışan bir profesör... Karanlık madde ve tanrı parçacığının peşinde genç bir fizikçi...

Bu roman sizi klasik fizik, kuantum fiziği ve uzay fiziğiyle, Kur'an, İslam öğretisi ve doğu inanç felsefeleri aralarında bulunan bağları keşfedeceğiniz bir yolculuğa sürükleyecek.

Yazan     : Mustafa Acunbay
Yayınevi : Ganj yayınevi

Kitabı satın almak isteyenler bu adresten ulaşabilirler.







Devamını Oku »

Cehennemin Kapıları İstanbul'a açılıyor.

0 yorum
Cehennemin en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.

Mitolojiye göre, inkar halindeki bir kahraman kibir ile gururun varabileceği en üst noktadadır. En kibirli kişi, dünyadaki tehlikelerin kendisine dokunamayacağına inanan kişidir.

Cehennemin Kapıları İstanbul'a açılıyor.

Diz çök kutsal bilgeliğin yaldızlı mouseion'unda
ve kulağını yere daya, dinle suyun şırıltısını.

Batık sarayın derinliklerine in,
orada, karanlığın içinde bekler khthonik canavar
kan kırmızısı sularına gömülmüştür lagünün
ki yansıtmaz yıldızları...

Yazan     : Dan Brown
Yayınevi : Altın kitaplar

Kitabı edinmek isteyenler bu adresten satın alabilirler.

Devamını Oku »

Sultanı Öldürmek

0 yorum
Babalarını öldürmeyen çocuklar hiçbir zaman büyüyemezler. 

"Baba geçmiş kültürü temsil ediyordu, eskinin ağırlığından kurtulmak için, ebeveynlerin ağıtlığından kurtulmak mı gerekir demek istiyordu ünlü psikanalist? Babalarını öldürmeyen çocuklar hiçbir zaman büyüyemezler. Elbette mecazi anlamda. Bu toprakların kültürüne ne kadar uzak bir önerme... Biz, hakiki anlamda babamızı öldürsek bile mecazi anlamda öldüremeyiz. Hep bir baba figürüne ihtiyacımız var."

Sapında Fatih Sultan Mehmed'in tuğrası bulunan mektup açacağıyla öldürülmüş bir tarih profesörü... Bir aşk cinayeti mi? Yoksa kökleri "Ulu Hakan"ın şüpheli ölümüne uzanan bir entrika mı?
Yıllardır aynı kadını bekleyen bir adam. Serhazinlerin son temsilcisi Müştak  Serhazin. Şahane bir aşk için harcanmış bir hayat. Ve hayatını Osmanlı tarihine adamış hırslı bir kadın... Başarılarla dolu bir kariyer ...

Osmanlı devletinin, bir imparatorluğa dönüştüğü zaferler ve ihanetlerle dolu günlerine yapılan sıradışı bir yolculuk. Ve bu heyecan verici yolculuk boyunca kulaklarımızdan eksik olmayan o kadim soru: Tarih geçmişte yaşananlar mıdır, yoksa tarihçilerin anlattıkları mı?

Yazan     :  Ahmet Ümit
Yayınevi :  Everest
Kitabı satın almak isteyenler bu adresten ulaşabilirler.






Devamını Oku »

Elohim'in Çocukları

0 yorum
"Daha önce hiç Tevrat'ı okudun mu?" diye sordu Uriel.

"Ezbere bilmesem de evet..." yanıtını alınca sözlerine devam etti.

"Tevrat iki Adem'den bahseder. Bunlardan biri Elohim'lerin yani benim ve yardımcılarımın meydana getirdiği galaktik insandır. Yani Mu halkı... Yani Adem-1...  Diğeri de Yahve ırkının yani Hospitalarius ve ona bağlı Naakal'lerin meydana getirdiği yeryüzü insanı. Adem-2..."

Bilgelik, felsefe, güzel ahlak, dürüstlük, sadelik, saflık ve düşünmenin baş köşede yeraldığı bir dünyada yaşıyorsunuz. Hayal edin, edebilir misiniz? Zor gibi duruyor, öyle değil mi?
Kim bilir belki de binlerce yıl önce insanlar bu şekilde yaşıyordu?

Orhan Bahtiyar, "Elohim'in Çocukları" romanında tarihle kurguyu  iç içe geçirerek zor olanı başarmış ve yeni bir gerçeklik çıkarmış ortaya. Tarihte yer alan bilgilerle kendi kurgu dünyasını harmanlayarak alternatif bir dünya tarihi sunmuş.

Bu kitap düşünceleri hallaç pamuğuna çevirip bilgilerinizi sorgulatacak, farklı fikirlere karşı olan  açlığınıza çare olurken bir yandan da sizi 21 Aralık 2012 tarihinde gerçekte neler olduğu konusunda aydınlatacak. "Elohim'in Çocukları" insanlık tarihini sorgulayan ve açık kapılardan ustaca süzülebilen bir kitap.

Yazan: Orhan Bahtiyar
Yayınevi: Aya Kitap



Devamını Oku »

İdeon, Tanrıların Yolu

0 yorum
"Tam dünyanın merkezindeyiz işte... 
İda'nın zirvesi...  Zeus'un evi" dedi.  Yorgan Dede.

Ardından kelimeler aynı destansı anlatımla dudaklarından dökülmeye başladı.

"İda... İki anlamı var. İlki odun veya orman. İkincisi ise fikir. Anadolu tanrıların yoludur. İda ise yaşadıkları yerdir. Eski çağlarda bu bölgeye ideon denirdi. Yani düşünce Ülkesi. Buralar aklın ve mantığın doğduğu topraklardır..."

Yazan: Orhan Bahtiyar
Yayınevi: Aya Kitap






Devamını Oku »