Mozaik, sanat ve yeni tatlar için Barselona…

Güneş, müzik, tutku ile dans…


Barselona dendiğinde ilk aklıma gelenler; seramik, cam ve mozaiğin Mimar Gaudi’nin ellerinde hayat bulması, maceraperest Kristof Kolomb (Christopher Columbus), ritim, tutku ve aşkla dans için Flamenko…

Bu yazımda Barselona’nın tarihi dokusu ile birlikte sokaklardaki neşeli hayatı sizlerle paylaşmak istedim.

Barselona, İspanya'da Katalonya Özerk Topluluğu ve Barselona ilinin merkezi. Ayrıca İspanya’nın Akdeniz kıyısındaki en önemli limanı, ticaret merkezi ve ikinci büyük kenti.

Kendine özgü kültürü ve güzelliğiyle ün yapan Barselona, Mimar Gaudi'nin başını çektiği modernizm akımından etkilenmiş. Bütün caddelerin denize paralel ve onları da kesen gene birbirine paralel caddeler olması alt yapısının muhteşemliğini gösteriyor. 1800’lü yıllarda şehri yapılandırırken bütün evlerin rüzgarı ve güneşi eşit görmesi ilkesi benimsenmiş.

Şehir içi ulaşım Metro ile çok kolay ve rahat. Otelimiz merkeze 10 km uzaklıkta idi, metro ile 15 dakikada merkeze ulaşabiliyorduk. Dört gün boyunca 40 defa bindik ve heryere rahat ulaşımın tadını çıkardık.

Genelde şehir gezilerinde raylı trenleri yada otobüsleri tercih etmek istesem de Metro’nun hızına hiçbiri yetişemiyor. Her turist şehrinde olduğu gibi kırmızı otobüsler burada da var ama Barselona’da metro ile gezmek vakitten kazandırıyor.

Yeme / İçme

İspanya’nın yemeklerini yerinde tatmak ayrı bir keyif, Paella, Tapas ve Sangria muhteşem üçlü…

Özellikle merkezde Rambla de Catalunya caddesi üzerinde en ünlü ve lezzetli Tapas restaurantları var.

Biz Ca la Merce’de yedik misafirperviliği diğerlerine göre çok iyiydi çünkü sahibi bir Türktü ve katalan olan karısın ismini vermişti restoranına.

Biz Paskalya’da gittiğimiz için şanslıydık heryerde kermes veya küçük pazarlar vardı. Santa Maria del Pi Kilisesinin önünde bulunan meydana kurulan panayır bunlardan biri. Ev yapımı ilginç tatlılar, peynirler vardı ve  değişik yöresel tatları denedik, muhteşemdi.

Kristof Kolomb

Sahilde Kristof Kolomb heykelinin olduğu alanda La Rambla caddesi üzerinde dizilmiş bir çok canlı heykel vardı. Herbiri birbirinden ilginç kostümleri makyajları ile sıralanmış tam bir görsel şölen.

Şüphesis içlerinde en çok ilgi çekeni Kristof Kolomb‘du. Onunla adaları keşfetmek çok eğlenceliydi.

 

La Rambla

Gün içinde taze meyve yemek için tarihi Mercat de Boqueria’ya uğradık. Hem ekonomik hem de en tazelerini bulduk. Mercat de la Boqueria 1217 yılında bu alanda kurulmaya başlayan ilk açık pazarmış. Zaman içinde mekanın adı değişse de, ufak tefek ilaveler yapılsa da uzun yıllar açık pazar niteliğini korumaya devam etmiş.

1835’de belediye ile anlaşma sağlıyarak resmi statü kazanmış ve bu binayı inşaa etmişler. 1911’den bu yana sebze, meyve, et ve balık pazarı olarak hizmet veriyor.

La Rambla Caddesi Barselona’nın en işlek, en turistik ve en eğlenceli caddesi. Her bir köşesi ayrı güzel ve süprizlerle dolu, Plaça Reial bunlardan yalnızca biri.

Plaça Reial girişte dar bir sokak gibi gözükse de içeri doğru genişleyen kocaman bir meydan. İster havuz başında oturun ister çevredeki kafelerde yine de sizi bekleyen bir süpriz çıkabilir bu eğlenceli caddede. Pembe tütü içinde görmeye alışık olmadığımız bu balerinde sokağın neşelerinden…

Flamenko 


Barselona’nın olmazsa olmazlarından Flamenko gösterisi. 14.yy ezilen halk, acılarını, sıkıntılarını ve haksızlıklara karşı kendini ifade etmek için dansın ve ritmin uyumunu kullanmışlar.

Şehir de birçok yerde sergilenen Flamenko gösterisi var. Biz tarihi opera binası Palau de la Musica Catalana’da sergilenen Flamenko gösterisinde sanatçıların nasıl tutkuyla dans edişlerini keyifle ve hayranlıkla izledik.

Flamenko gösterisini tarihi opera binasında bir buçuk saat izlemek ruhumuza iyi geldi.


Mimar Antoni Gaudi ve Eseleri

Doğadaki objelerden esinlenerek yaptığı eserleri ile şehrin her yerinde Mimar Gaudi ‘den izlere rastlamak müthiş bir duygu…

La Sagrata Familia, Casa Mila, Casa Batllo, ve Park Güell bunlardan yalnızca bir kaçı.

Mimar Gaudi’nin 1900-1914 yılları arasında Güell ailesi adına yaptığı eşsiz bir eser Park Güell. 

Parka giden yol boyu, yokuşlara sıra sıra yürüyen merdivenler koymuşlar.


Sağlı sollu hediyelik eşya dükkanları, resimlerini sergileyen sanatçılar, kafeler... Sokak cıvıl cıvıl ve rengarenk.

Yüreyen merdivenlerin yanı başında dizilmiş vitray desenli resimler gözümüze çarptı. 
Her biri ayrı güzel bu eserlerin yaratıcısı aynı zamanda hediyelik eşya dükkanının sahibi Nadel, yüzünde kocaman gülümsemesi ile eserlerini tek tek bize tanıttı.

Poble Espanyol 

İspanyol kültürünü tanımak için eski sarayın
hemen yanında bulunan Poble Espanyol'a gittik.

Tarihi ve kültürel yapıları, yaşayan medeniyetlerden izleri barındıran mimari yapılardan örneklerle kurulmuş küçük bir İspanyol Köyü burası.

İçerisindeki her bina İspanya'nın bölgelerinde bulunan tarihi binaların küçük birer kopyası.

İki saat gibi kısa bir süre içersinde İspanya mimari kültürü hakkında  bilgi edinmek için doğru adres Poble Espanyol.

İçerideki örnek yapıların hepsi dükkan olarak kullanılıyor, el sanatları satışı hakim, yöresel yemekler mevcut.


Gümüş çatal, kaşıklardan yapılan bilezikler, el işi süslemeli İspanyol etekleri, yelpazeler, ev yapımı çikolatalar bunlardan sadece bir kaçı. 

Sanat dolu bu şehirde insanın yaratıcılığı artıyor, her an yeni fikirler doğuyor.

Biz de sanatsal fotoğraflar çektik. Sanat şehrinde sanat aşkına geldik…









La Sagrata Familia (Bitmeyen Kilise)

Mimar Antonio Gaudi tarafından 1882 yılında yapılmaya başlanan La Sagrata Familia (Kutsal Aile) bazilikası halk arasında bitmeyen kilise diye adlandırılıyor.

Mimar Gaudi’nin ölümünün ardından, onun projeleri doğrultusunda öğrencileri tarafından ve halkın maddi yardımlarıyla yarım kalan bazalikanın yapımına hala devam edililiyor.


La Sagrata Familia’nın giriş
cephesinde küçük heykellerle tasvir edilen ölüm hikayesi, binanın çıkış cephesinde yerini doğuma bırakıyor.

İçerisi en az dışarısı kadar ilgi çekici. Gaudi doğal hayatta gördüğü nesnelerden esinlenerek tasarlamış. Sütunlar ağaç dallarını, tavandaki figürler çiçekleri andırıyor. Vitray süslemeleri her kilisede görülen klişeleşmiş desenlerden çok farklı.

Kilisenin çıkışında hemen sağ tarafta Gaudi Natura adlı sergi salonu var. Burada Mimar Gaudi’nin doğal hayatta nelerden esinlendiğini ve bunların eskiz çalışmaları sergileniyor.

Kilise’nin alt katı aynı zamanda Mimar Gaudi’nin çalışma atölyesi, kilise ile ilgili eskiz çalışmaları ve minyatürler burada sergileniyor.

Girona

Merkeze yakın, gezilebilecek şehirlerden biri Girona, Barselona'nın kuzeyinde bir şehir.

Barselona’ya uzaklığı 105 km yaklaşık 1 saat. Şehir, Onyar nehri üzerinde üçgen biçiminde kurulmuş.

Nehirin üzerindeki köprüler eski ve yeni şehiri birbirine bağlıyor. Eyfel kulesini yapan kişilerce yapılan bir köprüye de eyfel köprüsü adı verilmiş.

Şehrin dar sokaklarını, neşeli vitrinler süslüyor. Fırınlardan gelen taze ekmek kokuları bizi kendine çekti. Değişik ekmeklerin tadına baktık.
Ünlü bir dondurmacısı varmış ancak biz oradayken kapalıydı.



Eski Şehrin merkezinde bulunan kale ve katedrali gezdik.

Bir rivayete göre şehri kuran Aziz’in mezarından çıkan sinekler, sıtma mikrobu yayarak kuşatma sırasında kapıya dayanan düşman askerlerini etkisiz hale getirmiş. Girona’yı gezerken her yerde sinek figürü görebilirsiniz. Vızzz Vızzzz


15.yy savaş zamanı şehri kötü niyetlilerden korumak için halk kendi içinde bir parola hazırlamış. Bu paraloya göre şehrin kapıları açılmadan önce kenarda bulunan aslan heykelinin poposunu öpen, şehri bilen zararsız biridir. Ona kapılar açılır. Şimdilerde ise bu aslan heykelinin poposunu öpen Grinoya tekrar gelecek demektir. Biz de tekrar gelmek isteriz Grinoya…


Deli Dahi Dali...

Barselona’ya 2.5 saat uzaklıkta, Salvador Dali’nin yaşadığı şehir Figueres.

Salvador Dali, bir zamanlar yaşadığı evi, henüz hayatta iken müze haline getirmiş ve öldükten sonra da evin alt bölümünde bulunan odaya kendisi için yaptığı yere gömülmüş.

Evin içi kadar en az dışıda ilgi çekici. Dış yüzünde duvarlarda ekmek figürleri var, duvarların tepesinde ise yumurtalar…

“Madde kesinlikle göründüğü gibi değildir” demiş Dali…

İçeride her odada sizi süprizler bekliyor. “Mae West Room” burundan şömine, dudaktan koltuk ve “Palace of the Wind” tavanda kendisi ve eşi Gala’nın göğe yükselişini tasvir ettiği tavan resmi.

Merdivenlerden alt kata inerken Dali’nin fırça kullanmadan eliyle ve ayakkabısı ile yaptığı Bethoven’nın resmi…

Sadece yağlı boya tabloların olduğu bir müze değil, dolayısıyla her girdiğiniz odadan şaşırarak çıkıyorsunuz. Bazı tablolarda optik ilizyon var, fotoğraf makinelerinin objektifinden baktığınızda gerçek halini görebiliyorsunuz.

Ama hiç bir zaman gözünüzün gördüğü elinizdeki makinede olmuyor. Anlatılmaz yaşanır kelimeleri tam burası için ideal…



Barselona gezimiz sırasında Kristof Kolomb ile yeni adalar keşfettik, sokakta bale yaptık, Paella ve Sangria eşliğinde keyifli anlar yaşadık.

Ayrılırken arkamızda silinmeyecek anılarımız birde ezberlediğimiz Metro haritası vardı.



2014





0 yorum :

Çanakkale



Gittiğiniz şehirlerin isminin nereden geldiğini hiç düşündünüz mü? 
Ben hep merak ederim, bu isimler nasıl olurda bir şehrin tarihinde yer alırlar. 

3000 yıldan buyana yerleşim merkezi olan Çanakkale eski çağlarda, Hellespontos ve Dardanelles olarak da adlandırılıyormuş.

Osmanlı döneminde Biga ve Gelibolu Sancakları  diye adlandırılan bölge, Cumhuriyet döneminde sancakalr kaldırılarak her ikisinin ortasında bulunan Çanak köyü il ilan edilmiş.

Çanakkale adı yörede çok gelişmiş olan çanak - çömlek zanaati ve şehrin iki simgesi haline gelen Kale-i Sultaniye ile özdeşleşince de şehir Çanakkale olarak değiştirilmiştir.

Nusrat Mayın Gemisi

7 Mart 1915 sabahı Ertuğrul adlı uçak ile keşif uçuşuna çıkan Pilot Cemal Efendi Çanakkale savaşının seyrini değiştirmiş. O sabah gördüklerini daha doğrusu göremediklerini rapor etmiş

O gece Nusrat Karanlık Liman’a döktüğü tarihi mayınlarla pek çok düşman gemisini boğazın sularına gömmeyi başarmış.  Çimenlik kalesinin bahçesinde bulunan Deniz müzesinde, Nusrat Mayın gemisinin maketinin içini gezebiliyorsunuz size eşlik eden görevli Askerler gemi hakkında ayrıntılı bilgi veriyorlar.


Çanakkale Saat Kulesi

Deniz Müzesinden limana doğru giderken tarihi saat kulesi hemen dikkatimizi çekiyor. 1897 de Sultan II.Abdülhamid döneminde İtalyan Konsolosluğu da yapan Vitalis isimli tüccar tarafından yaptırılmış olan bu saat kulesinin kuzey yönünde bir çeşme var.


Truva Atı Heykeli

Günün yorgunluğunu kordonda deniz kenarında çay bahçelerinden birine oturarak gideriyoruz. 

En çok rağbet gören Troy filminde kullanılan Truva atı heykeli. Heykel, Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimleriyle sergilenmek üzere Japonya’dan Çanakkale’ye getirilmiş.


Aynalı Çarşı 

Ve artık Çanakkale’nin içindeyiz. Adeta Çanakkale ile özdeşleşen şeylerden biri Aynalı Çarşı. 
Çarşı 1890 yılında II. Abdülhamit döneminde Eliyau Hallio tarafından yaptırılmış.

Gelibolu savaşları sırasında büyük hasar gören bina 1918-1921 Çanakkaleyi işgal eden İngilizler tarafından ahır olarak kullanılmış. Daha sonrasında Çanakkale belediyesi tarafından tadilat gören bina yeniden bedesten olarak hizmet vermeye başlamış.

Girişte kapının her iki yanında bulunan aynalardan dolayı aynalı çarşı olarak ünlenen binanın ilk adı ‘Passage Hallio’ dur.

Arkeoloji Müzesi

Şehir merkezinde bulunan Arkeoloji müzesinin en dikkat çeken eserleri Afrodit heykelciği, Hadrian Heykeli ve Polyksena Lahti’dir.

Müzedenin bahçesinde bulunan Lahitler çocuklar kadar benim de ilgimi çekti.

İçeride Troia, Assos ve Dardanos Tümülüsü Salonlarında sergilenen eserler binlerce yayında yer almış ve uluslararası sergilerde teşhir edilmiş, arkeoloji dünyasınca tanınan özgün eser guruplarından oluşuyor. Keyifli bir gezi oldu bizim için.

Çanakkale Arkeoloji Müzesi'nin web sayfasına buradan ulaşabilirsini

0 yorum :

Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız bir Hayvandır.

Gülümsemek iletişime değer katar.

Ahmet Şerif İzgören’in kaleminden “Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız bir Hayvandır”...

Bu kitap iletişim, başarı ve hayat üzerine yazılmış olsa da “Ben kimim?” sorusunu, yeteneklerinizi, hobilerinizi ve başarılı olduğunuz alanları sorgulamanızı sağlayan bir kişisel gelişim kitabı.

Kitaptaki bazı sayfalardan paylaşmak istediklerim;

“Birilerini yaraladığınızda, öç aldığınızda rahatlamazsınız; öfkeyle dolarsınız. Bir iyilik yaptığınızda, huzuru ve mutluluğu, suya atılan taşın etrafındaki dalgalar gibi yayılır.

Sakız çiğnediğinizde, beyin bir şey yediğini zannedip mideye asit salgılaması için komut gönderir. Gülümsediğinizde ise mutluluk hormonu salgılar. En mutsuz anınızda gülümseyin, rahatladığınızı görürsünüz. Gülümsemek iletişime değer katar.

Hepimizin hayatında başarısızlıklar var. Önemli olan başarısızlık sonrası mücadele ruhuyla hayata devam etmek.”

Kitabı satınalmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz

0 yorum :

YAPABİLİRSİN

Yapabilirsin en azından dene...

"Yapamamış olman seni yıldırmasın. O zaman ikincide yapabilirsin… Konunun önemi yok. Yeter ki iyi bildiğin bir konu olsun…"

Yapabilirsin, Müjdat Gezen'in Elma yayınevinden çıkan Bir Motivasyon Kitabı...

Kitaptan bir kaç paragrafı sizlerle paylaşıyorum. 

"Diyelim ki çok istedin ama olmadı, başaramadın, yapamadın. Eğer sonunda ölüm yoksa bu yeni bir şeyi yapmayı isteme hakkını elinden alamaz. Çok uçuk, yapılması olanaksız şeyler istiyorsan –buna da kakın var- sadece olmadığı zaman hayal kırıklığı yaşama olasılığının yüksek olduğunu baştan kabullenmen iyi olur.

Azimli ol, çok çalış. Temel ilken şu olsun: “Bunu yapabilirim çünkü benim asıl işim bu ve ben yapacağım işi biliyorum.”

Hiç hata yapmamışsan hiçbir şey yapmamışsın demektir… Yaptığım hatalar bana doğruyu bulmamda yardımcı olmuştur.

Bu dünyaya ağlayarak geldik güle güle gidelim. Vakit varken hayata dair ne varsa konuşalım. Diyalog en geçerli anlaşma yoludur.

Aslında önemli olan vakit geçirmek yerine iyi vakit geçirmektir. Yoksa vakit zaten geçiyor. Sen istesen de istemesen de. Güneş doğuyor ve aynı gün içinde batıyor…"

Kitabı satınalmak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.

0 yorum :

16 TEMMUZ

Göklere, özgürlüğe aşık, havacılığa gönülvermiş...
TBMM tarafından üç kez Takdirname verilen tek kişi...

Esir düşüp ancak bir saniye bile özgürlüğü aklından çıkarmadan, kaçış, macera ve mücadele dolu bir yaşam...

6 Ocak 1896 tarihinde İstanbul’da doğan Vecihi Hürkuş, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslara karşı harekata katılmış, başarılı keşif ve bombardıman uçuşları yapmış ve bu arada girdiği bir hava muharebesinde bir Rus uçağını indirmiştir.

Vecihi Hürkuş, uçak düşüren ilk Türk tayyarecidir.

Ruslara esir düştüğü Hazar Denizi’nde bulunan Nargin adasından 14 saat yüzerek İran’a; oradan da 4 ay süren dağ, tepe yürüyüşü sonunda Süleymaniye’den yurda dönerek İstanbul’a ulaşmış ve yurda dönerek Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır.

Vecihi Bey, özellikle İnönü ve Sakarya savaşları sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi, Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilot olarak tarihe geçiyor.

Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir. Ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname verilmiştir. Üç takdirname verilen tek kişidir.

Savaştan sonra İzmir'de yeni tayyarecileri eğitmeye başlar ve uçak yapımı projesine devam eder. ilk Türk uçağını imal eder. 28 Ocak 1925’de “ VECİHİ K –VI” adını verdiği uçağını uçurur.

Ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştır.

Daha sonra askeri havacılıktan ayrılarak uçak tasarımı ve yapımı çalışmalarına devam etmiştir.

1930'da Kadıköy'de bir keresteci dükkânını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk sivil uçağını, aslında ikinci uçağı VECİHİ XIV'ü inşa etti. İlk uçuşunu 27 Eylül 1930'da Kadıköy Fikirtepe'de büyük bir kalabalık ve basın topluluğu karşısında yapmıştır.

Yaşasın Türk Tayyareciliği

Bu uçuştan sonra VECİHİ XIV ile önce Yeşilköy'e, sonra Ankara'ya uçmuştur. Uçabilirlik Sertifikası için İktisat Bakanlığına başvurmuş, 14 Ekim 1930'da “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir” cevabını almış. Hürkuş, bunun üzerine bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin alınması amacıyla uçağı sökerek demiryollarından kiraladığı vagonla Çekoslovakya’ya gönderilmesi için müsaade almıştır. Tayyareye ait statik raporu gibi resmi evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince tekrar monte edilerek uçağın malzemeleri ve her türlü teknik kontrolü yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş.
Hürkuş 23 Nisan 1931’de Çekoslovakyalı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir törenle, başköşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır.

1932’de Vecihi Sivil Tayyare Mektebi isimli ilk Türk Sivil Havacılık Okulu'nu açmıştır. Okulda ilk Türk kadın pilotumuz Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirmiştir.

1954 yılında ilk sivil havayolu şirketimiz Hürkuş Havayolları’nı kurmuştur.

Türk havacılık tarihinin en üretken ve girişimci kişilerinden olan Vecihi Hürkuş, Ankara'da 16 Temmuz 1969 tarihinde vefat etmiştir.

Vecihi Hürkuş hakkında ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz

0 yorum :

İstanbul Kırmızısı

“Çiçeklerden ders al”

"Sabırlı olmayı, beklemeyi çiçeklerden öğren. Çünkü çiçekler dondurucu kışın ardından ilk baharın geleceğini bilirler. Sadece biraz sabırlı olmak, kendine güvenmek gereklidir."

Ferzan Özpetek, çocukluğundan kalan anılarındaki İstanbul’u ve yıllar sonra geldiği özlemini çektiği İstanbul’da gördükleri, yaşadıklarını ‘İstanbul Kırmızısı’ ile bizlere aktarıyor. Eskiye özlemle…

Mesafeler ne olursa olsun anılarındaki şehre ait olma duygusu ağır basıyor.

İnsan iki şeyi aynı anda sevebilir mi? İki insanı, iki şehri, iki ülkeyi?

“Kimi zaman iki vatan sahibi olmak yönümü şaşırmama neden oluyor mu, diye düşünüyorum. Hayır, yabancı olmak korkutmuyor beni. Ve zaten kendimi Roma’da Türk, Türkiye’de Romalı hissetmek hoşuma gidiyor.” diye ekliyor Ferzan Özpetek.

Kitabı satınalmak isteyenler buradan ulaşabilirler.





0 yorum :

Çanakkale ve Şehitlikler

Nereden başlasam, nasıl anlatsam bilemiyorum…


Her bir metrekaresi yüzlerce, binlerce şehit kanıyla yıkanmış bu toprakların. Yapılan şehitlikler, yazılan kitaplar, dikilen anıtlar, anlatılan destansı hikayeler az kalır yaşanan gerçeklerin yanında.

"Orada, uçan kuşun, ağacın, toprağın, mavi denizin, ölmek istemeyen binlerce gencin hikayesi vardı.

Şimdi orada bize, gelincik tarlaları ile süslenmiş topraklarda, derin bir sessizlik, birkaç mezar taşı
Ve derin bir hüzün kaldı..."

Gelibolu Savaş müzesinin kurucusu Onur Akman’ın dediği gibi “derin bir hüzün kaldı.”

Biz gezimize Gelibolu‘dan başladık. Daha sonra Şehitlikler bölgesinde yerli yabancı tüm şehitlikleri ziyaret ettik. Her yeri tüm detayları ile gezmek için iki gün ayırmanızı tavsiye ederim.

Gelibolu Savaş Müzesi

Sahilde Kore Kahramanları Caddesi üzerinde bulunan müzede 7000 den fazla eşya sergileniyor.

Tarihin gizli kalmış anıları ortak zaman ve mekanda, bu müzede buluşmuşlar sanki… Delikli mataralar, birbirinin içine girmiş mermiler, konserve kutuları, mektuplar ve mayınlar savaşın izleri her yerde bize tanıklık ediyor. Onur Akmanlar‘ın kurduğu Gelibolu Savaş Müzesi web sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

Piri Reis Müzesi

Kore Kahramanları Caddesinin sonunda, Gelibolu kalesinin içinde yeralan Piri Reis Müzesini gezebilirsiniz. Piri Reisi’n kullandığı araç gereçler, döneme ait tablolar, gemi maketleri, çizdiği haritarların bazıları burada sergileniyor.

Piri Reis 1513 yılında Gelibolu şehrindeyken çizmiş haritalarını. Yaşadığı yüzyılda ki koşullar göz önüne alındığında çağın çok üstünde çizilen bir haritadır Piri Reis’in haritaları. Bugün bile hayranlık uyandırmaya devam eden bu haritanın önemi hala anlaşılmaya çalışılıyor.

Namık Kemal Mezarı (1840-1888)

Birçok oyun, roman, eleştiri ve tarihi kitaplar yazan Vatan şairimiz Namık Kemal “Vatan Yahut Silistre” eserini Gelibolu’da yazmış. 2 Aralık 1888 yılında Sakız adasında ölmüş ve vasiyeti üzerine Bolayır’da ki Gazi Süleyman Paşa Türbesinin yanına gömülmüş.

Gelibolu’dan sonra Şehitlikler bölgesine geliyoruz. İlk ziyaretimizi Akbaş Şehitliğine yapıyoruz.

Akbaş Şehitliği

Çanakkale savaşında çok önemli bir yere sahip olan Akbaş tam olarak bir hastane kompleksi
durumundaymış. Burada Ağır Mecruhim Hastanesi, Emraz-ı Adiye Hastanesi ve Ağır Mecruhim nakliyat Hastanesi olmak üzere farklı fonksiyonları icra eden üniteleri bünyesinde barındırmış.

Akbaş’ta kurulu hastanelerde, cephedeki çarpışmalarda yaralanarak tedavileri esnasında şehit olan 1.213 askerin anısına yapılmış Akbaş Şehitliği.  459 şehidin adı dik taşlarda yazılı. 754 şehidin adı ise rölyefin her iki yanında duvarda…

Akbaş şehitliği 2013 yılında Çanakkale Valiliği ile yapılan protokol gereği OPET tarafından “Tarihe Saygı Projesi” kapsamında yenilenmiş ve bugünkü görünümüne kavuşturulmuş.
Barış Anıtı

Akbaş Şehitliğinin yan tarafında bulunan barış anıtı; Türk Askerinin savaştaki amansız mücadelesi sırasında, savaşan diğer milletlerin askerleri ile barış ve dostluk hatıralarını günümüze ulaştırmak ve Türk askerinin şevkatini simgelemek için yapılan tarih adına derslerle dolu bir savaşın barış anıtı.

Mehmetçiğe Saygı Anıtı

Albayrak sırtının güney ucunda bulunan heykel muharebeler sırasında yaralanan Avusturalyalı bir subayı kendi siperine taşıyan bir Türk Askerini canlandırmak için yapılmış. Bu gurur verici hikayenin tamamını Turgut Özakman’ın Diriliş Çanakkele 1915 kitabından okuyabilirsiniz (sayfa 309)


Avustralya Şehitliği


Avustralya Şehitliği / Lone Pine Anıtı

Kanlı sırt bölgesinde bulunan mezarlıkta büyük çoğunluğu Avustralyalı 1167 asker yatıyormuş. Çanakkale Muharabelerine Anzak Kolordusunda katılmış kara ve denizde ölen 4936 askerin anısına saygı için bu anıt yapılmış. 

57. Alay Şehitliği

57 Alay Şehitliğinde 3000 Türk askerinin 1.800'ü burada şehit verilmiş ve Mustafa Kemal’in burada 57. Alay’a ünlü emri olan “Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar hakim olabilir” emrini vermiş.

Bu Alay, erinden komutanına son askeri şehit düşene kadar burada düşmala savaşmış. Hatta savaş sonrasında tören düzenlendiğinde kahramanlık madalyasını alacak kimse olmadığı için madalyaları 57. Alay’ın sancağına takmışlar.
57. Alay Şehitliği


Mustafa Kemal’in Saatinin Parçalandığı Yer ve Atatürk Zafer Anıtı

Anafartalar Gurup Komutanı Albay Mustafa Kemal 10 Ağustos 1915 günü Congbayır’ında taarruz emir verdikten kısa bir sure sonra harekatı tepe üzerinde izlerken bir şarapnel parçası göğsünün sağ tarafına isabet eder. Bu yer Conkbayır’ında Zafer Anıtı’nın önünde 4 mermer top güllesi ile işaretlenmiş.

Çanakkale Şehitler Abidesi

Çanakkale’de kahramanlık destanları yaratmış olan aziz şehitler adına yapılan Çanakkale Şehitler Abidesi, Türk’ün tükenmezliğinin simgezi, birlik ve beraberliğinin kanıtıdır.

Yükesekliği 41,7 metre olan anıtın neden bu boyda yapıldığının gerekçesi ise;  Bir gün Atatürk'ün yakın arkadaşı olan gazeteci Ruşen Eşref Bey, Atatürk'e "Paşam Gelibolu yarımadasına bir şehitler abidesi yapalım sizce boyu ne kadar olsun der" Atatürk ise "siz oraya 40 metre boyunda bir anıt dikseniz bile ŞEHİTLERİMİZİN hakkını ödeyemeyiz" der.

Bunun üzerine Çanakkale Şehitler Abidesi Atatürk'ün öyle betimlediği için 40 metrelik bir anıt dikilmesine karar verilir daha sonra yine de hakkını ödeyemezsiniz dediği için de üstüne Atatürk'ün boyu olan 1,70 de eklerler ve Çanakkale Şehitler Abidesinin boyu 41,7m. olur.
Abidenin 4 ayağında dördü deniz savaşlarını dördü kara savaşlarını anlatan 8 rölyef bulunuyor.

İngiliz Anıtı / Cape Helles Anıtı

Gözcü Baba Tepesi’nde İngilizlerin en büyük anıtı olan Helles anıtı yer alır. Abide Lozan Antlaşması’ndan sonra 1924 yılında yapılmış. Anıt 33 metre yüksekliğinde, Gelibolu seferinde ölen mezarı belli olmayan, kaybolan ve denize defnedilen askerler için yapılmış olan anıtın üzerinde İngiliz donanma gemilerinin isimleri yazıyor.
İngiliz Anıtı




Yahya Çavuş Şehitliği ve Anıtı

25 Nisan 1915 tarihinde bu bölgeyi savunan 26. Alay 3. Tabur’a bağlı 500 Türk askeri 3000 kişiye karşı sabaha kadar direnmiş ve Türk savunmasına hayati bir zaman kazandırmışlar. 3. Tabur’un 10. Bölüğünden Yahya Çavuş 67 askeriyle tarihe geçecek bir direniş göstermiş, yani canlarını vermişler ama bu tepeyi düşmana vermemişler...

1915 Sebdülbahir Savaş Malzemeleri Müzesi

1985 yılından beri Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı'ndaki köyleri tek tek gezerek obje biriktiren Tarihçi Ahmet Uslu'nun galerisinde, Çanakkale savaşlarından bu güne ulaşan 8.000 den fazla obje bulunuyor.

Ahmet Uslu, Çanakkale Şehitliklerini ziyarete gelemeyenleri de düşünerek "Çanakkale'den Anadolu'ya" projesini hayata geçirmiş ve bir  Gezici Müze açmış. Proje kapsamında, Anadolu'nun dört bir yanındaki illere, galeride sergilenen eserleri taşımış ve onlarca ilde sergiler açmış. Gezici Müzede, sergi esnasında 5 kişilik tarih ekibiyle yüzbinlerce kişiye Çanakkale savaşları hakkında bilgi vermişler.

Ben Sebdülbahirdeki müzeyi gezerken duygulu anlar yaşadım en çok da bu Projenin halen devam ettiğini öğrendiğimde duygulandım, mutlu oldum. Güzel ülkemde öğrenecek daha çok şey var. Gezici müze ve sanal müzenin web sayfasına buradan ulaşabilirsiniz

Kilitbahir Kalesi ve Namazgah Tabyası

Kilitbahir Kalesi
Kilitbahir köyü içerisinde, boğazın en dar noktasına Çimenlik Kalesi ile karşılıklı olacak şekilde Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462-1463 yılları arasında yaptırılan Kilitbahir Kalesi ve Çimenlik Kalesi 18 Mart 1915’te çok büyük görevler üstlenmiş.
Çanakkale savunmasındaki en büyük tabyalardan olan Namazgah Tabyası Çanakkale Savaşlarında 18 Mart 1915 te isabet almış.

Kilitbahir kalesinin yanından yukarı doğru çıkan dar yürüyüş yolu boyunca sol tarafta ağaçların
ardına gizlenmiş tarihi bina gözümüze çarpıyor. Savaş yıllarında karakol olarak kullanılan bu bina, daha sonra mektep ve bir dönemde muhtarlık binası olarak kullanılmış. Şimdilerde Kilitbahir Kültür Sanat Merkezi ve Müze kafe olarak güler yüzlü personeliyle hizmet vermeye devam ediyor.
Kilitbahir Kültür ve Sanat Merkezi





Kilitbahir'den motorla karşıya Çanakkale merkeze geçtik. İlk görülecek yerler Deniz Müzesi içerisinde ki alanda Çimenlik Kalesi ve Nusret Mayın Gemisi idi.

Çimenlik Kalesi

Kale 1462 de Fatih Sultan Mehmet tarfından yaptırılmış. Kalenin deniz tarafındaki suru III. Selim  yıktırmış yerine o günün silah teknolojisine uygun olarak top platformları ve cephanelikler yaptırmış. Çanakkale Savaşları sırasında 4 adet top Çimenlik kalesinde savunma görevi yapmış. 18 Mart 1915 günü kale özellikle İngiliz gemisi Queen Elizabeth’in yoğun saldırılarına mağruz kalmış ve zarar görmüş. Her iki kale de 100. Yıl kutlamaları için yeniden restore ediliyor.

Meraklısı için:

Mayıs ayı Çanakkale’nin en kalabalık olduğu zaman. Hafta sonları okullardan ve turlar aracılığıyla bir çok yerli turist Çanakkaleye geliyor. Münferit gidiyorsanız mutlaka önceden otel rezervasyonunuzu yaptırmanız gerekir. Akol, Büyük Truva ve Anzac Hotel şehir merkezinde bulunan otellerden bazıları.

Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi

Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı’nda inşa edilen Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’nde yer alan 11 canlandırma odasından ikisinde, üç boyutlu gösterim yapılıyor.

Bu canalndırma odasından 'Nusrat Mayın Gemisi' adlı ikinci salonda, deniz savaşlarında Nusrat'ın boğaza döşediği mayınlarla savaşın kaderini değiştirmesine yer veriliyor.

'Dönüm Noktası Salonunda' 261 rakımlı tepede, 19'uncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal'in 'Ben Size Taarruzu Değil, Ölmeyi Emrediyorum' şeklinde tarihe geçen emri, film ve hologram tekniği bir arada kullanılarak canlandırılıyor.

'Hatıralar'salonunda, Türk askerlerinin hatıraları ziyaretçilere aktarılıyor.

Her salonda ayrı konu işleniyor 1 den 11 e kadar tüm salonlarda Çanakkale savaşını nedenlerini, sürecini ve sonucunu görebiliyorsunuz. Yalnızca Mayıs ayı çok kalabalık olduğu için önceden rezarvasyon yaptırmanızı tavsiye ederim. Online rezarvasyona buradan ulaşabilirsiniz.
Ayrıca merkezde Çanakkale Savaşları malzemelerinden oluşan bir müze de bulunuyor.













0 yorum :

Gece Tayyarede Açıkta

Müthiş bir kaçış öyküsü, özgürlüğe doğru …

Öyle bir kaçış ki bu hem kendi özgürlüğü için hemde vatanın ve milletin tam bağımsızlığı için verilen mücadelenin öyküsü…

Nam-ı diğer Kara Tehlike, Birinci Dünya Savaşı sırasında katıldığı hava harekatlarında gösterdiği başarılar Vecihi Hürkuş’un düşmanın korkulu rüyası ve Kara Tehlike’si olmasını sağladı.

Ruslara esir düştüğü Hazar Denizi’nde bulunan Nargin adasından 14 saat yüzerek İran’a, oradan da 4 ay süren dağ, tepe yürüyüşü sonunda Süleymaniye’den yurda dönerek İstanbul’a ulaşmayı başarıyor.

Ancak İstanbul’da ki işgal kuvvetlerinin baskısı, onu ve tayyareci arkadaşlarını yıldırmıyor. Ve İstanbul’dan İzmit’e İngiliz gemisi ile sevk edilecek İdam mahkumlarının arasında,  Mudanya açıklarında gemiden kaçarak Anadoluya Kurtuluş Savaşı için milli mücadeleye destek vermeye gidiyorlar.

Özellikle İnönü ve Sakarya savaşları sırasında çok başarılı keşif ve destek uçuşları yaptığı gibi, Kurtuluş Savaşı'nın ilk ve son uçuşunu yapan pilot olarak tarihe geçiyor Vecihi Hürkuş.

Vecihi Bey'e kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ve ayrıca TBMM tarafından üç kez Takdirname veriliyor. Üç takdirname verilen tek kişidir.

Orhan Bahtiyar’ın kaleminden “Gece Tayyarede Açıkta” ile Vecihi Hürkuş’un anılarından yola çıkılarak onun askeri havacılık hayatı anlatılıyor. Özgürlük, özveri, tutku, emek ve macera  dolu bir hayat öyküsü.

5.7.2014 tarihinde Sunay Akın'ın hazırlayıp sunduğu Hayat Deyince Programına konuk olan Orhan Bahtiyar ile söyleşiyi TV arşivinden izleyebilirsiniz.
Kitabı satınalmak isteyenler buradan ulaşabilirler.


25. Ekim 2014 Kozyatağı Kültür Merkezi Konferans Salonunda  saat 14.00 de  İmza ve söyleşi var. Zeus'un kartalından Pilot Vecihi'nin tayyaresine yolculuk ederek, çok özel hikayelerle İstiklal Harbi'nin o zorlu günlerini Vecihi Bey'in kokpitinden izlemek istiyorsanız kaçırmayın derim.


Orhan Bahtiyar'ın yazmaya başlama hikayesi Yasemin Sungurla Kitap ile Sohbet söyleşilerinde. buradan izleyebilirsiniz





0 yorum :

Sarı Lacivert Kurtuluş

1899 İstanbul’da hummalı bir çalışma, birbirinden habersiz ama yolları bir yerlerde kesişen ve yardım eli uzatan, aynı amaç için birlik içinde çalışan insanlar…

Abdülhamid’in korkuları, Osmanlı gençlerinin yeni keşfettiği futbol, işgal kuvvetlerinin baskıları, Mustafa Kemal’in Kurtuluş için planları ve son hazırlıklar...

Fenerbahçe Spor kulubünün açılması, tarihteki ilk maçlar, ilk transferler…

Futbol’un vatanı İngiltere’nin en güçlü takımlarından derlenmiş İngiliz karmasını yenerek İşgal kuvvetlerine karşı 41. zaferini kazanan takım Fenerbahçe.

Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz Kuvvetleri Komutanı General Harrington’ın arabasını çalıp Mustafa Kemal’e hediye eden Fenerbahçeli Futbolcu Casuslar…

Kulüp bu hırsızlık olayından dolayı General tarafından basılıp kapatılmak istenince ayaklanan bir Anadolu halkı…

Balıkçılık yapıyoruz diye İngiliz askerlerini kandırıp Anadolu’daki kurtuluşa silah gönderen kaleciler, defans oyuncuları, forvetler…

Vatan ve özgürlük mücadelesindeki omuz omuza , tek yürek, birlik ve bereberlik içindeki Türk halkının hikayesi….

Hepsi bu kitapta…

Sarı Lacivert Kurtluş ‘Kurtuluş Savaşı’nda Fenerbahçe ve Atatürk’ , Sinan Meydan’ın Fenerbahçe’nin 100. Yıl anısına yazdığı Fenerbahçe’nin Gizli Tarihi Truva Yayınları aracılığıyla okuyucuyla buluşuyor.

Kitabı satınalmak isteyenler buradan ulaşabilirler.

0 yorum :