Ege etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Küçükkuyu

0 yorum



Yürüyerek tırmandığımız ağaçlıklı yol nihayet son buldu.

Karşımıza çıkan–sonradan onun sunak olduğunu öğrendiğim- devasa kayanın yanından yukarı doğru üçer beşer hızla çıktığım kayadan oyulmuş merdivenlerin sonunda, benim için zaman havada asılı kaldı sanki…

Kanım daha yavaş akmaya, etrafa daha huzurlu ve kendinden emin bakmaya başladım. İnsana özgürlük hissi veren bir yer. Gözümün görebildiği ve daha ötesine, mavinin ve yeşilin tüm tonları özenle serpiştirilmiş adeta.

Ve hak verdim. Yunan Mitolojisinin en güçlü Tanrısı olarak bilinen Zeus, çok doğru bir yer seçmiş, Truva Savaşını yönetmek için.

Zeus Altarı, sunağın arkasında tepeden herşeye hakim,

Zeus’un Truva savaşını yönettiği yerdeyim.

Bu yaz, kurra çektim “Küçükkuyu’daki tarihi ve doğal tüm mekanlar zaman ve imkan yettiğince gezilsin” yazıyordu.
Eeee durur muyum? Hemen kolları sıvadım.

Şaka bir yana, uzun zamandır planladığım bir türlü zamanlama ayarı yapamadığım Dedetepe Ekolojik Çocuk Kampı bu geziye vesile oldu.

Kamp sırasında gittiğimiz yerlerin dışında bir kaç yerde ben ilave ettim. Kısa ama yoğun bir gezi oldu bizim için.
Geziye biraz da macera katmak istedik, kayaların tepesinden atladık.

Siz de tatlı suda yüzmeyi tercih ederim, mümkünse buzzz gibi olsun diyenlerdenseniz? Küçükkuyu’ya hayat veren Mıhlı Şelalesinin çevresinde doğayla içiçe kayalardan serin sulara atlayabilirsiniz.


Mıhlı çayının yolu üzerinde karşınıza çıkan bir diğer doğa harikası yer ise Başdeğirmen mevkii. Eski bir değirmen ve Roma döneminden kalan kemerli köprü gökyüzünü kaplayan ağaçların dalları arasında manzarayı tamamlıyor. Suyun soğukluğu mu? Tabiki buzzzz gibi.

Bir sonraki durağımız,  anayol üzerinde  gözüme çarpan Adatepe Zeytinyağ Müzesi oldu.  Tarihi sabunhane binasını restore edip, çevre köylerden zeytin, zeytin yağ ve sabun üretimine ilişkin tüm araç ve gereçleri de burada sergilemeye başlamışlar. İki katlı mini müzede eski zeytinyağı presleri, zeytin toplama aletleri, taşıma ve saklama kapları, sabun yapımında kullanılan kazan ve geleneksel yöntemlerle sabun yapım tekniği görülebilecekler arasında.

Müzede en çok dikkatimi çeken zeytinyağ çıkarma aletlerinin maketleriydi. Dr. Atıf Atilla‘nın 1940’lı yıllarda 15 milyonu aşkın zeytin ağacını dağlardan söküp Anadolu köylüsüne tanıtma çabası sırasında yaptığı yolculukta gördüğü, kimi antik çağlardan kalma kimi halen kullanılan yüzlerce yağhanedeki sistemlerin özenle yaptığı maketlerini müzeye bağışlaması, biz ziyaretçiler açısından büyük şans doğrusu.

Tarihi yüzyıllar öncesine dayanan Zeytinin hayatımızın bir parçası olma hikayesini keyifle izleyebileceğiniz bir yer Adatepe Zeytinyağ Müzesi.

Bu keyifli gezinin hemen ardından, Müzenin arka sokağında deniz kenarında verdiğimiz keçi sütünden yapılmış dondurma molası keyiflere keyif kattı doğrusu.

Yola devam, şimdide denize girmek için Behramkale yolu üzerinde Limantaşı koyunda mola veriyoruz.

Denize girmek için bir diğer seçenek de, Midilli’den yaralı olarak dönen Osmanlı kadırgalarının tedavi edilip dinlendirildiği Kadırga Koyu.

 
Akşam güneş batmaya yakın, gezimizin son durağı Behramkale ve Assos Antik kenti. Behramkale’nin dar sokakları arasında Assos Antik kente doğru tırmanışa geçtik, sağlı sollu minik dükkanlar, tezgahlar ve herbirinde el emeği göznuru eserler var.

 Assos tepeden denize hakim, bir liman kenti. Hal böyle iken tarih boyunca herkesin gözü bu kente olmuş. Lidya, Pers, Pergamon, Roma derken Orta Çağda terkedilmiş.

Yinede Mitolojide Zeus’un çok sevdiği kızı, sanat, strateji ve barış tanrıçası Athena’ya ithaf ettiği Athena Tapınağı Assos Antik Kentin en güzel yerinde salınmaya devam ediyor.

Antik Çağ'ın büyük düşünürlerinden Aristo’nun bu kentte üç yıl yaşamış olduğunu ve burda felsefe okulunu kurduğunu öğrenince bu kente daha çok kanım kaynadı.


Güneşi bu nefis manzara eşliğinde batırdık. Güneş, deniz, muhteşem manzara ve huzur...












Devamını Oku »

Benim güzel İzmir'im

0 yorum
İlklerin şehri İzmir


Kurtuluş Savaşında düşmana İlk kurşunun atıldığı, Türkiyenin ilk Fuarı, Anadolunun ilk demiryolunun kurulduğu, İlk kadın tiyatrocu Afife Jale’nin ilk oyununu İzmir'de oynadığı ilklerin şehri İzmir.

Hal böyle olunca Türkiyenin ilk Kadın Müzesi‘de İzmir de açılmış, gelmesek olmaz, görmeden dönsek olmaz.

Müzede düzenlenen bir oda varki onlarla gurur duyuyoruz. Öncü Kadınlarımız …
ilk milletvekillerinden Benal Arıman, dünyadaki ilk kadın petrol mühendisi Halide Ural Türktan, dünyadaki ilk kadın askeri pilot Sabiha Gökçen, dünyanın ilk kadın yargıtay üyesi Melahat Ruacan gibi ilklere imza atan 50 kadınımız, fotoğrafları ve onların çok özel eşyaları ile sergileniyor.

Konak belediyesinin katkılarıyla kurulan Müzenin farklı konseptlerde hazırlanmış 13 odası var.
Geçici sergi salonu, video art, geçmişten günümüze kadınlar, antik dönemde Anadolu'da kadınlar, öncü kadınlar, koleksiyon eserler, kütüphane …

Müzeyi keyifle ve gururla geziyoruz ve bahçesinde Nasım Hikmet ile fotoğraf çektiriyoruz.
İzmir'e gönül vermiş ünlüler 

Gezimizin ikinci günü, Urla’da Necati Cumalı‘nın müze evini, Modern Yunan edebiyatının üstadlarından Yorgo Seferis’in artık butik otel olan evi’ni, Sığacık kale içini ve Teos park içinde Dionysos Tapınağını gezebilme şansımız oluyor.

Yorgo Seferis’in Residence, Yunan Devlet adamları, diplomatlar, yerli yabancı turist gurupları tarafından sıkça ziyaret edilmiş zira  butik otelin lobisinde  duvarlar tanıdık simaların fotoğrafları ile dolu.

Lobiden koridora, merdivenlerden odalara kadar her yerde antika eşyalar göz dolduruyor. Her birini hayranlıkla izliyoruz. Ahşap  aynalı dolaplar, pirinç karyolalar, kahve fincanları, vazolar, dantel örtüler daha neler neler…


Otelin arka bahçesinden çıkınca tam karşısındaki kazı çalışmaları devam eden Klazomenai Antik kenti içinde yer alan M.Ö. 6. yy  dan kalma Zeytinyağı  içliği ve deposunu geziyoruz. Adeta küçük bir zeytin yağı fabrikası günümüze kadar gelmiş.


Daha sonra Teos Antik kent sınırlarına doğru yola devam ediyoruz. Antik kent içindeki Dionysos
tapınağına ulaşana kadar yeşillikler arasından mis kokulu asırlık zeytin ağaçlarının serinliğinde yol alıyoruz. Yaşının 400 den fazla olduğunu tahmin ettiğimiz bir zeytin ağacını hayranlıkla incelerken duyduğumuz küçük çan sesleri az önceki sessizliğimizi bozarak yerini gülüşmelere bırakıyor. 

Çobanının peşi sıra giden koyun sürüsünü adeta bir geçit töreni gibi izliyoruz. Zorlu yollardan geçerek vardığımız antik tiyatro da okunan Nazım Hikmet şiirinin ardından İzmir'e dönüyoruz.





Şehrin güzelliklerini keşfe çıktık

Gezimizin son günü İzmir’in Müzelerini gezmeye devam ediyoruz. 1923 İktisat Kongresi  sırasında Mustafa Kemal Atatürk’ün karargah olarak kullandığı tarihi köşk yeniden revize edilerek 19 Mayıs 2015 de ziyarete açılmış.


Atatürk’ün İzmir’e gelişlerinde kaldığı  bu köşkün alt katı, adım adım Kurtuluş Savaşı hazırlıklarının  anlatıldığı odalardan oluşuyor.  Toplantı masası etrafında Mustaf Kemal Atatürk, İsmet İnönü  ve silah arkadaşlarının harita başında yaptıkları toplantı balmumu heykellerle canlandırılmış.

Köşkün üst katlarında misafir odası, bekleme ve kabul odası, berber odası  ve  yatak odaları bulunuyor.


Sonraki durağımız  iki mahalleyi birbirine yakınlaştıran tarihi asansör.  1907’de işadamı Nesim  Levi tarafından İtalya ve Fransa’dan getirilen mühendislere yaptırılmış. Daha önce 155 basamakla çıkılan iki semt arasındaki  zor ulaşım asansörden sonra çözüme ulaşmış. 

Asansöre giden sokağa adını vermiş İzmir'e aşık müzisyen Dario Moreno ve  Enrico Macias ‘ın büstleri  yolun başında bizi karşılıyor.   

Dario Moreno’nın vasiyeti,
İzmir, tatlı ve  sevgili şehrim…
Birgün şayet senden uzakta ölürsem…
Beni sana getirsinler…
Fakat mezarıma götürürken “Öldü” demesinler.
“Uyuyor” desinler koynunda…
Tatlı İzmir’im…


Dudaklarımızda  Dario Maoreno şarkıları  yeni yerler keşfetmek üzere  ayrılıyoruz. Yeni gezilecek tarihi mekan  Latife Hanımın ve ailesinin yaşadığı Uşakizade Köşkü.


Uşakizade Sadık Bey tarafından İzmir Göztepe’de 1860 yılında yaptırılmış olan bu köşk yazlık ev olarak kullanılmış. Gazi Mustafa Kemal Paşa  1922 de İzmir’e geldiğinde  köşkü “Başkomutanlık Karargâhı” olarak kullanmış,  ayrıca 1923 de Latife Hanımla bu köşkte evlenmişler. 

Şimdi Müze olarak gezilen bu tarihi köşkün  bahçesinde İzmir Özel Türk Koleji bulunuyor.

Gün boyu gezimiz sırasında, Kemeraltı çarşısı, Saat Kulesi ve Karşıyaka görme şansını yakaladığımız, İzmir’in tarihi mekanlarından sadece bir kaçı. 

Bahçesinde ezan ve çocuk sesleri eksik olmayan Zübeyde Hanımın anıt mezarını ziyaret ederek uçağımıza yetişiyoruz. Kalbimiz Ege'de kalarak...



Devamını Oku »

Bir hayalin peşinden

0 yorum

Hikayeler vardır okuyanı heyecanlandırır, meraklandırır. Hikayeler vardır, merakın ötesinde peşinden sürükler,  izinden yollara düşürür.

Bir hikaye var ki, içinde gerçekleşmiş hayaller, umutlar, başarılar ve ödüller var.

Türkiye'nin ilk edebiyat konseptli oteli Gülşah Elikbank’ın hayallerinden gerçeğe dönüşmüş. Henüz çok yeni olmasına rağmen aldığı ödüllerle rüştünü ispatlamış.

Her ay bir yazar konuk ederken, bu sefer yazar Kitap İle Sohbet’i konuk ediyor.



Gülşah Elikbank ile hem kitabı Aşkın Gölgesinde’yi konuşuyoruz hemde iç dünyamızın kapılarını araladığımız samimi bir sohbet gerçekleştiriyoruz.  Hayatından, projelerinden ve yeni kitabından konuşuyoruz.

Sıcak samimi bir sohbet sonrası duvardaki kitap dolu raflar dikkatimi çekiyor. Bir kaçını alıp incelerken anlıyorumki çok özeller. Yazarından bizzat imzalı kitaplar…

Her oda bir yazar’ın anıları ile özene bezene hazırlanmış. Koridorlar edebiyat kokuyor. Odamıza girene kadar gözümüzün gördüğü herşeyi incelemeye, okumaya çalışıyoruz.

Duvarlarda, yazarların kendi el yazılarından notları, edebiyata damgasını vuran özlü sözleri, fotoğrafları, her biri ayrı ve ince düşünülmüş detaylar…



Yazmak üzerine konuşurken Gülşah Elikbank son romanı Düşüş’ten bir bölüm okuyor bizim için.

“Düşüşün 4 hali;

Aşka düşenler,

Gözden düşenler,

Düşen kentler,

Düşen diktatörler… “





Anı biriktirmek için yola çıkılır, dostluklar yanınıza kar kalır


Kitap İle Sohbet'in Edebiyat konseptli Mini Fuar Oteldeki son günü Şair Namık Kuyumcu’nun sesinden dinlediğimiz “Suç ve Zerre” şiiri ile başlıyor. Sohbetimize araştırmacı yazar Ahmet Güner eşlik ediyor. Bu keyifli sohbet gün boyu gezdiğimiz İzmir’in tarih kokan mekanlarında Ahmet Güner’in  anlatımlarıyla sürüyor.


Kitapların ve yazarların konuşulduğu, sohbeti bol, dostluk, kahkaha, tarih ve edebiyat dolu 3 günü bitiriyoruz. Dönerken ceplerimizde kelimeler, kalbimizde dostluklar, hafızamızın torunlara anlatılacaklar köşesinde anılar var.

Bir dahaki sefere yeni roman kahramanlarının peşinden gidene dek buluşmak üzere ayrılıyoruz.



Devamını Oku »