Küllerinden yeniden doğan şehir

Karadeniz’e Trabzon’a Rize’ye gidipte Batum’a uğramamak olmaz. Karadeniz turumuzun TrabzonRize’den sonra ki son durağı Batum’dayız.

Küllerinden yeniden doğan şehir diyorlar Batum için. Şehrin merkezi Avrupa kentlerindeki tarihi yapıların, meydanların adeta küçük birer kopyası olma özelliğiyle turistik bir şehir olmuş.

Yollarda  çokça lüks arabalara rastladık, ama dikkatimizi çeken bazılarında ya tanpon yok yada far kırık. Sonradan öğreniyoruz ki Gürcistanda araba ve yakıt çok ucuz, ama yedek parça pahalı. 

Yer yer eskiden kalan tek tip binaları görmek mümkün. İnşaatlar son hızla devam ediyor bazen fotoğraf çekerken yandaki binanın vincini fotoğraf karesine almamakta zorlandım. 

Günübirlik Batum turumuz sabah Sarp Sınır Kapısında başladı. Adını Artvin’in Hopa ilçesindeki Sarp köyünden alan Sarp Sınır Kapısı, sadece Gürcistan’a açılan kapı olmakla kalmayıp bütün Kafkasya’ya ve Orta Asya ülkelerine açılan karayolu üzerindeki sınır kapısı olma özelliğini taşıyor. 

Gürcistan ve Türkiye arasındaki anlaşma gereği nüfus kağıtlarımızla günübirlik giriş yaptık. 

Batum’un merkezi Acara bölgesine doğru ilerlerken yolda Osmanlılar döneminde kullanılan Gonio- Apsaros Kalesi’nin surlarını ve Bayburt’tan doğup Batum sınırlarına kadar kendine keskin çizgiler oluşturan Çoruh Nehri'ni ve üzerindeki eski Gonio Köprüsü'nü gördük. 

Atiye’nin üzerinde klip çektiği köprü buymuş. Magazin haberlerinden sonra şehre yavaş yavaş ilerlerken yol boyu sağlı sollu dizilmiş evleri inceliyoruz.  İç savaş döneminde evlerin dış yüzlerini teneke ile kaplamışlar kurşun geçirmesin diye bu gün hala savaşın izlerini taşıyor bu evler.

Şehir merkezi olan Acara bölgesi eskiden bataklıkmış, okaliptus ağaçları ekerek bataklığı kurutup yeni bir kent kurmuşlar. Sahiller bambu ağaçları ile donatılmış.

Şehir merkezine yaklaşırken önce iki Laz kardeşin yapıp işlettiği içinde herşeyin ters olduğu White Restaurant’ı baş aşağı olarak yol kenarında gördük. Bir benzeri Orlando'da müze olarak tasarlanmış (Wonderworks Müzesi / Orlando – Florida)

Biraz daha ileride inşaatı henüz tamamlanmamış Roma Colosseum’un bir benzerini gördük. Sahile yaklaştıkça gözümüze çarpan tanıdık yapılardan biri de İzmir’in Saat Kulesi idi.

Gezerken benzerlikleri keşfetmeye devam ediyoruz. Prag’ta eski şehrin merkezinde bulunan astronomik saat kulesinin bir benzeri Avrupa Meydanına bakan eski National Bank of Georgia binasının üzerinde bulunuyor.

Orta Camii
Şehir merkezi aynı Avrupa kentleri gibi bir çok meydanlardan, tiyatro binalarından oluşuyor. Ancak yollar ne Avrupa kentindeki gibi geniş, ne de bizim ülkemizdeki gibi dar. 

Şehir merkezindeki ilk durağımız Tarihi Orta Camii, çok renkli oluşu ile dikkat çekiyor. 
Hakkında kesin bilgi yok ama yaklaşık 130 yıllık olduğu söyleniyor. 

Batum’un günümüzdeki tek aktif camisi. Olma özelliğine sahip. Ayrıca Acara Devlet Müzesi tarafından da koruma altına alınmış.

Caminin diğer kapısından çıkıp Piazza Meydanına doğru yürüdük. Bu meydan mozaikleri ve mimarisi ile tarihi bir yapıyı anımsatsa da inşaatı 2010 yılında tamamlanmış.

Meydan, kafelerin ve restaurantların olduğu çeşitli müzisyenlerin konser verdiği eğlence ve kütür merkezi olarak tasarlanmış.Gece ve gündüz meydandaki kafelerde keyifle kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Piazza Meydanın tam karşısında St Nicolas kilisesi var. Bizim gittiğimiz sırada kilisede cenaze vardı. İçeride fotoğraf çekemedik.
Piazza Meydanı

Ama Gürcülerin cenaze tören gelenekleri ile ilgili ilginç duyumlar aldık. 3 gün boyunca ölen kişiyi sevdiği yerlere götürüp Chacha içiyorlarmış. (Gürcü içkisi, içimi sert tadı votkaya benziyor)

En çok chacha içen, ölen kişiyi çok seven anlamına geliyormuş.” Cenaze bahane, içmek şahane“ Günümüzde bu geleneklerin uygulayıcısının azaldığı söyleniyor.

Eğitim ve kültüre çok önem veriyorlar. Sanatsal ve kültürel gelişimleri için devletin sağladığı olanakların sınırsız olduğu söyleniyor. Meydandaki tiyatro binasına geldiğimizde öğreniyoruz ki bu tiyatroda neredeyse hergün bir etkinlik var ve halkın faydalanabilmesi için ücretsiz. 



Çocuklarına mutlaka piyano dersi aldırıyorlarmış ve mutlaka herkes Rusça öğreniyormuş.

Kendilerine ait bir Alfabeleri var. Hatta Alfabe bizim DNA’mız diye bir Alfabe kulesi bile yapmışlar. Gürcü alfabesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

ჰ უ მ ა Gürcü Alfabesi ile adımı yazdım.

Yeniden oluşturulan meydanlardan biri de elinde altından bir post tutan Medea Heykeli’nin bulunduğu Europe Square. Altın post, Yunan mitolojinde ihtişamı, zenginliği ve iktidarı temsil eden postun adıymış.

Plaj ile yol arasında geniş yeşillik alanlar var. Sahile inen meydandaki fıskıyeli havuz da gece ışık gösterisi oluyormuş. Ne yazık ki biz geceye kalamadık. Parkta o kadar çok bambu ağacı var ki parkın içinde yürürken serinlik hissediyorsunuz. İlk kez bambu ağaçlarını bu kadar uzun gördüm.

Parklar, çok eğlenceli goril, dinozor gibi maketler arasında dolaştık, tabii fotoğraf çektirmeden geçmedik. Benim en çok dikkatimi çeken Michael D’Alfons’un bronz heykeli idi.

Ünlü bir Fransız asilzadeymiş kendileri. 1885-1889 yıllarında Batum'un Baş bahçıvanı ve geliştirilmesi yeni başlatılmış olan Bulvarın Birinci Başkanıymış. Acara sahilinin muhteşemliğini ilk defa o farketmiş ve zengin peyzajdan yararlanarak, sahilde mükemmel dinlenme tesislerin kurulmasını sağlamış. 

Park ve Sahil gerçekten çok güzel düzenlenmiş. Denize girmek içinde ideal. Sahildeki masalarda oturmak isterseniz ilave ücret ödeniyor yaklaşık 10 Lari, aklınızda bulunsun.

Ne Yenir?  Ne İçilir? 

Batum'da ne yenir? Ne içilir? En mühim soru bu, benim gibi yemek seçen ve açlığını hissetmeyen biri için aynı zamanda zor bir soru. Neyseki yalnız gezmiyorum yemekle arası iyi olan birileri hep var yanımda. Batum’un en ünlü yemeği Khachapuri. (Haçapuri) Ortasında yumurta kırılan kaşarlı pide diye basite indirgemek istemem ama yiyenler parmaklarını yedi. Bir de meşhur içeceği armut suyu var. Tadı armut sulu gazoz gibi.


Batum yürüyerek gezilebilecek bir şehir. Taksilerde taksimetre yok. Önce pazarlık yapıp sonra biniyorsunuz malesef. Para birimi Lari.

Aynı gün içinde giriş çıkış yaptığınızda gümrükten yararlanamıyorsunuz, en az üç gün kalmanız gerekiyor.

Aslında Batum tek bir güne sıkıştırılacak bir şehir değil en azından bir gece, bir de gündüz hali görülmeye değer.










































0 yorum :