29 Ekim

Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.

M. Kemal Paşa TBMM’inde Genel Başkanı olarak Hükümet buhranının mevcut sistemden kaynaklandığını, bunun çözümünün istikrarlı bir sistemde olduğunu belirttikten sonra değişiklik önergesini okuttu:


“Türkiye Devleti'nin Hukümet şekli Cumhuriyettir
, Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur
, Türkiye Devleti, Hükümetin inkisam ettiği idare şubelerini İcra Vekilleri (Bakanlar Kurulu) 
vasıtasıyla idare eder.”

Bu önerge Parti toplantısında tartışıldı Büyük Millet Meclisi'nin aynı akşam (29 Ekim 1923) saat 18:45'de yaptığı toplantıdan sonra 20.30'da "YAŞASIN CUMHURİYET" sesleri arasında Cumhuriyet ilan olundu ve yeni Türk Devleti'nin adı kondu. "TÜRKİYE CUMHURİYETİ". Hemen arkasından da Türk Ulusu'nun kurtarıcısı Gazi M.Kemal oy birliği ile Cumhurbaşkanı seçildi.”

Sizce herşey bu kadar basit ve kolay olabilir mi? Tabiki hayır. Kelimeler kifayetsiz kalıyor yaşananların yanında…

Sadece sonuca odaklanırsak süreçten mahrum kalırız. Oysa gerçekte yaşananlar…

1919 yılının Mayıs ayında başlar herşey, onun öncesinde fikren var olanlar artık uygulamaya başlanmıştır. Sivas kongresinde dile gelse de Cumhuriyet, zamanı gelmemiştir henüz. Halkın mücadelesi yeni başlıyor, İnönü, Zaferleri, Sakarya, Dumlupınar Muhabereleri, Büyük Taarruz, İzmir’in Kurtuluşu ve işgal kuvvetlerinin İstanbul’u terk etmesi…

29 Ekim’den önce Mustafa Kemal’in hep aklında olan Cumhuriyet fikri bir söyleşide dile geliyor.

Mustafa Kemal Paşa; 22 Eylül 1923’te Neve Freie Presse muhabirinin Türkiye Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndaki gelecekteki değişikliğin ne olacağı hakkındaki sorusuna Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın cevabı;

“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. İcra kudreti, kanun yapma salahiyeti milletin yegane hakiki temsilcisi olan Meclis’te tecelli etmiş ve toplanmıştır. Bu iki maddeyi bir kelimede özetlemek mümkündür: Cumhuriyet”

Büyük fedakarlıklar ve mücadeleler sonuncunda, milli birlik ve beraberlik 29 Ekim 1923 de adını Cumhuriyet olarak duyurur. Artık mücadele cephede değildir, çağdaş bir ülke olma yolunda atılan adımlarla kendini gösterir.

Bu mücadele o zamanda vardı şimdide var... 

20 Mart 1923'te Konya'da yaptığı bir konuşmada Türkiye'yi Ortaçağ karanlığına çekmek isteyen gericilere karşı tutumunu açıkça şu sözleriyle belirtmiş;

"Eğer onlara karşı benim şahsımda bir şey anlamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onların düşmanıyım. Onların olumsuz yönde atacakları bir adım, yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim amacıma değil, o adım benim ulusumun hayatıyla ilgili, o adım benim ulusumun hayatına karşı bir kasıt, o adım ulusumun kalbine yöneltilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle aynı fikirde olan arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka o adımları atanları tepelemektir... Sizlere bunun da üstünde bir söz söyleyeyim. Örneğin eğer bunu sağlıyacak kanunlar olmasa, bunu sağlayacak meclis olmasa, öyle olumsuz adım atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam; yine tepeler ve yine öldürürüm." 




Meraklısı için not: 2 Şubat 1925'te, Hariciye Vekaleti'nce (Dışişleri Bakanlığı) düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması önerilmiştir. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelenmiş ve TBMM tarafından da kabul edilmiştir. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925'ten itibaren ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlanmaya başlamıştır.

Kaynak :

Ergün AYBARS, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, 1986, ss. 359-366

İlker BAŞBUĞ 20. Yüzyılın En Büyük Lideri Mustafa Kemal (1881’den 1923’e) Remzi Kitabevi 2012 ss. 339



0 yorum :