Teknoloji Şımarıklığı!
Hayat zaten zor, teknoloji ile hayatımızı kolaylaştırdığımızı zannederken aslında yavaş yavaş çocuklarımızı zehirliyoruz.
10 yaşında olan oğlum, yanıma geldi çok mutsuz olduğunu söyledi. "Televizyonda ki hiç bir diziyi seyrettirmiyorsun bari arkadaşlarımda gördüğüm elektronik oyuncaklardan al." "Neymiş bu oyuncaklar?" dedim. Başladı saymaya "PlayStation, Nintendo Wii, iPod, Play Station Phone (Xperia Play), cep telefonu, PSP ( PlayStation Portable)...." liste uzayıp gidiyor bunlar benim aklımda kalanlar. "Bilgisayar var evimizde ve Wii de var. Bazı oyunları oynayabiliyorsun ama" dedim. Bilgisayarda şifre varmış her istediğini oynayamıyormuş! Wii 'yi de evde herkes kullandığı için ona ait değilmiş! "Dizilerin hiçbiri senin yaşına uygun değil, ayrıca çok geç saate kadar sürüyorlar, uykundan zaman çalmak istemiyorum" dedim. Surat astı bana . Resmen teknoloji şımarıklığı....
Okulda arkadaşlarında cep telefonu, iPad, İpod ve PSP olan var evlerine gittikçe de Wii olduğunu görüyor. Sınıfta dizi kahramanlarını anlatıyorlarmış birbirlerine, hatta herkes bir karaktere bürünüp oynuyorlarmış dizileri (Arka Sokaklar, Muhteşem Yüzyıl, Yemekteyiz, Türk Malı....)
Hayat zaten zor, bizde teknoloji ile hayatımızı kolaylaştırdığımızı zannederken aslında yavaş yavaş çocuklarımızı zehirliyoruz. Elektronik aletlerden - özellikle cep telefonu, bilgisayar ve televizyondan- çıkan radyasyon tehlike saçıyor. Biz onların üç beş damla göz yaşlarına, "ama herkeste var bir bende yok" duygu sömürülerine kanıyoruz. Zaafımız var çocuklarımıza yada kendi çocukluğumuza.....
Hayatımıza teknoloji girdikçe doğallığımızı, samimiyetimizi, aile bağlarını kaybediyoruz farkında olmadan. İnsanlara, çevreye, vatana, emeğe, büyük fikirlere, ebeveynlere ve kendimize saygı ve sevgimiz kalmıyor. Bencil, disiplin sorunu olan, obez, umursamaz çocuklar ve gençler yetiştiriyoruz, her şeyleri önlerine sererek. Çaba sarfetmeden ulaşıyorlar istediklerine ve sonunçta elde etmenin mutluluğu kısa sürüyor.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabı okuyorum (yazan Grigoriy Petrow) Kitapta Fillandiyalı Johan Wilhelm Snelman 'nın 1831 de köy köy gezip ailelere, ülkenin kalkınması için okullara ve çocukların okumalarına önem verilmesini anlatan konuşmalar yapıyor. Bu halka seslenişten bir paragrafı sizlerle paylaşmak istedim.
"Ne ekerseniz onu biçersiniz,
Ne pişirirseniz onu yersiniz,
Çocuğun aklını ve kalbini, içinde ısırgan ve yabani ot biten terk edilmiş tarla haline getirmeyin.
Anneler ve babalar çocukların akıllarının ve kalplerinin mantıksız ve sevgisiz gelişmesine mani olun. Bu sadece sizin şahsi, ailevi sorununuz değil. Bu toplum, millet ve devlet sorunudur. İstediğiniz gibi mükemmel anayasalar hazırlayın, en liberal kanunları yazın ama eğer binlerce çocuğumuz hayata küçük, önemsiz insanlar olarak adım atarlarsa, parlamentolar ve bütün hukuk düzeni mevcut olduğu halde; umumi ve sosyal hayat, yine sönük ve paslı olacaktır."
Beyaz Zambaklar Ülkesinde yazan Grigoriy Petrov
Kitaptaki en çok sevdiğim bölüm. "Fillandiyalılar şöyle diyorlar : Okul bizim en önemli varlığımızdır. Bizde ne sizdeki Ural madenlerinden, ne de Sibir altınlarından var. Doğa, nimetlerinden bizi mahrum etmiş, her şeyi kendi gücümüzle yapıyoruz. Vatandaşlarımızdan ellerinden gelen her şeyi yapmalarını istiyoruz. Bu yüzden fabrikalarda çeliği işler gibi okullarda gençleri işliyoruz. Her şeyi okullarımıza borçluyuz. Okullarımız elimizden alınırsa, bizler mahvoluruz. bir kültür, 600 yıla yakın İsveç sınırları içinde yer alan özerkliği olmayan Fillandiya 'nın daha sonra Rusya ile birleşmesi.
Sevgiyle Kalın
Hüma Oktay
0 yorum :