3 Haziran

0 yorum

Ya hayrandır sana ya düşman.
Ya hiç yokmuş gibi unutulursun,
Ya da bir dakka bile çıkmazsın akıldan.

Nazım Hikmet Ran
15 Ocak 1902- 3 Haziran 1963

Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerinden Nazım Hikmet Ran.
Uluslararası bir üne ulaşmış ve dünyada 20.yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.

eserlerine buradan ulaşabilirsiniz.

"Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin.
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için." 


Devamını Oku »

Cehenneme Övgü

0 yorum
Gerçeklikleri sorgulama zamanı...

Bazen kendimizi hayatı sorgularken buluruz. Dikkatimiz artık bu sorgulama yönünde olunca da "algıda seçicilik" çevremizde gördüğümüz duyduğumuz herşey bu teoriyi destekler. 

Bundan 30 yıl önce yazılmasına rağmen hala güncelliğini koruyan bir kitap "Cehenneme Övğü".
Daha önce neden Gündüz Vassaf'ın kitaplarını okumadım diye hayıflanmayı bırakıp teker teker okumaya başladım.

Halen Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor, Gündüz Vassaf. Kitapta en çok hoşuma giden bölümü sizlerle paylaşıyorum. Elimde olsa  kitabın tamamını sizlerle paylaşırdım. Her bir paragraf üzerinde düşünmeye değer.

 "Çocuklar oyun oynarken hayal kurarlar. Gerçekleri oynarlar. Bunun bir oyun olduğunu bilirler. Oysa bizim için düğmelere basmak ve bir şeyler oldurmak, hayatımızın son derece ayrılmaz, işlevsel bir parçası.

Düğme tümüyle kutsal, tümüyle güçlü. Fotoğraf makinesiyle olan ilişkimiz, düğmeyle gelen imajın nasıl gerçekliğin yerini aldığını gösteriyor. Deklanşöre her basış, fotoğrafı çekilen her şeyin tüketildiği, doğal ortamından koparılıp birbiriyle bağıntısız bir dizi görüntünün parçası olması demek.

Fotoğraf makinesinin kullanılışı, kuramsal olarak, tüfek yada tabancanın kullanılışından farksız: Tüfek maddeyi parçalayarak imha ederken, fotoğraf makinesi de objektiften görülen nesneyi kendi bağlamından soyutlayarak yok ediyor.

Giderek daha çok insan, resmini çekmek üzere olduğu şeyle bütünleşmek, onu duyumsamak, anlamak ve kavramak yerine, görüntüyü yakalamak ve sahneyi kendi bağlamından koparıp almakla meşgul. Yirminci yüzyılda birer görüntü tüketicisi haline geldik hepimiz. Bir sahneyi asla donduramayacağımız, bir anı asla yakalayıp kayda geçiremiyeceğimizi fark etmiyoruz."

Kitabı satınalmak isteyenler buradan ulaşabilirler. 


Devamını Oku »

ÖTEKİLER

0 yorum
Dersim'in Şığso Köyünde doğdu. Dağlarda devrimci oldu, 
Şam'da PKK'lı... 
Elzığ'da itirafçı, Silivri'de Ergenekoncu...

"Terörist Başı" Abdullah Öcalan'ın hevaliydi, yıllarca çatıştığı, düşmanı Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ'un "suç ortağı" yaptılar.  Dağlarda aşık oldu, çatıştı, ölümü gördü. Pişmanlığı da tanıdı, direnişi de...

İnsan sarrafıydı, İstanbul'da çırak çıktı, hep dolandırıldı.
Nevşehir cezaevinden tünel kazıp kaçtı. Silivri'den kaçmamaya yemin etti. Bıçak sırtında yaşadı.
Hep "ötekilerin" tarafına düştü. Dersim dağlarından, Silivri'nin bulutlarına yükselen gerçek bir yaşamın, Rızgar'ın romanı.

"Usanmadan mücadele edenler özgürlüğü, barışı ve adaleti kazanmalı.
Rızgar, yaşam bize ne öğretti?
Bir, en büyük ceza umutsuzluktur.
İki, barışı, özgürlüğü, adaleti ve cesareti katledenler yaşamları boyunca umutsuzluğu mahkumdur.
Üç, masumiyete işkence edenler mutluluk ve sevinç yüzü görmezler, görmelerine izin yoktur.
Dört, korkutanlar, korkudan beslenenler en büyük korkaktırlar, korkudan ölürler."

Kitabı satınalmak isteyenler buradan ulaşabilirler.

Devamını Oku »

Hayatını Seçen Kadın

0 yorum
Hocaların hocası, Sedef Kabaş'ın kaleminden Nermin Abadan Unat. 

Biz onu daha çok şöyle tanıyoruz...
Türkiye'nin ilk kadın siyaset bilimcisi.
Türkiye'nin ilk kadın gazetecilerinden biri.
Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin ilk kadın doçenti, ilk kadın profesörü ve ilk kadın kürsü kurucusu.
Türkiye'nin ilk gazeteceilik okulu , Basın Yayın Yüksek Okulu'nun kurucularından biri.
Türkiye'nin "Uluslararası göç" ve  "kadın hakları" konusundaki en güçlü isimlerden biri.
Dilimize "kamuoyu", "halkla ilişkiler", " baskı grupları" gibi kavramları kazandıran bir öncü.

Makaleleri, kitapları yabancı dillere çevrilmiş, dünyanın dört bir yanında konferanslar, seminerler veren, 5 dil konuşan bir bilimkadını.
Hocaların hocası...

Sedef Kabaş sormuş Nermin Abadan Unat cevaplamış. Yaşamı, kadınları, cumhuriyeti, siyaseti, anneliği, aşkları, okulu, öğrenci-öğretmen ilişkilerini kısacası yaşama ve yaşanmışlığa dair herşeyi...

Ayrıca, engin bilgisi, aydınlatıcı fikirleri ve eşsiz deneyimleriyle nadide bir Rönesans kadınını anlama keyfini bize yaşatmış olduğu için Sedef Kabaş'a teşekkürler.

Kitabı satınalmak isteyenler buradan ulaşabilirler.




Devamını Oku »

DÖNÜŞÜM

0 yorum
Zihinsel olarak insan, bedensel olarak böcek. 

Kafka'nın Dönüşüm kahramanı Gregor yarı uyanık, başına gelen felaketi hiç şaşırmadan, çocuksu bir kabullenişle fark ediyor ve bu arada insanlığından kalma anılara, insani deneyimine de bağlı. Dönüşüm tam olarak gerçekleşmemiş henüz. Normal bir böceğin gözkapağı yoktur, bu nedenle de gözünü kapatamaz, insan gözleri olan bir böcek söz konusu.

Hikaye 1912 yılında  Prag'da geçiyor.  Dönüşüm'ün kahramanı Gregor Samsa'dır. Kahramanımız Prag'da yaşayan orta sınıftan bir ailenin oğludur. Aile görgüsü kıt, hayatın daha çok maddi yanıyla ilgilenen insanlar. Beş yıl kadar önce yaşlı Samsa parasının büyük kısmını kaybetmiş, oğlu Gregor bunun üzerine babasının alacaklılarından birinin yanında işe girmiştir. Babası çalışmayı bırakır, annesi astım hastasıdır, kız kardeşinin yaşı çok küçüktür. Gregor bütün aileyi geçindirmekle sorumlu olmuştur.

İthaki yayınlarından Çıkan Dönüşüm Vladimir Nabokov'un ders için kullandığı notları, açıklamaları ile birlikte sunuluyor.

1883'te doğan Franz Kafka Almanca konuşan Praglı bir Yahudi aileden geliyor. Çağımızın en iyi Alman yazarıdır. Prag'daki Alman üniversitesinde hukuk okudu.
Eserleri Dava (1925), Şato (1926) ve Dönüşüm (Die Verwandlung) 1915


"Miras kalmış  mobilyalarla, sımsıcak ve rahat döşenmiş bu odanın, kuşkusuz daha sonra dört bir yana rahatsız edilmeden sürünülebileceği ama bununla birlikte aynı zamanda ona insanca geçmişini hızla ve tümüyle unutturacağı bir mağaraya dönüştürülmesini gerçekten de istiyor muydu?"

Kitabı satınalmak isteyenler buradan ulaşabilirler.


Devamını Oku »

19 Mayıs

0 yorum
 Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

Gençlik ve Spor Bayramı, ilk defa 24 Mayıs 1935’te "Atatürk Günü" adı altında kutlanmıştır. Beşiktaş spor kulübünün girişimleriyle Fenerbahçe Stad'nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü haline gelmiştir.

Bu organizasyondan bir süre sonra gerçekleşen Spor Kongresi'nde söz alan Beşiktaş Kurucu Üyesi Ahmet Fetgeri Aseni kutlanan Atatürk Günü'nün tüm gençliğe mal edilebilmesi için "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" adı altında her yıl yapılmasını teklif etmiştir. Kongrede oylanan bu öneri kabul edilmiş ve Atatürk’ün de onayıyla yasalaşmıştır. 20 Haziran 1938 tarihli kanunla "Gençlik ve Spor Bayramı" olarak kutlanan bu ulusal bayramın adı 1980 den sonra "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" adını almıştır.

19 Mayıs Kutlamaları

Her yıl 19 Mayıs günü Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Türkiye'nin dört bir yanında spor gösterileri ve törenlerle kutlanır. Üzerinde "Gençlikten Atatürk Sevgisiyle Cumhurbaşkanına" yazan ve "Sevgi Bayrağı" olarak adlandırılan dev bir bayrak Kurtuluş Yolu'ndaki Tütün İskelesi'nden karaya çıkarılarak Samsun valisine verilir. Daha sonra bayrak, Cumhurbaşkanına sunulmak üzere genç atletlere teslim edilir. Samsun'dan yola çıkarılarak Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Kırıkkale'den sonra, 19 Mayıs törenlerinde, Ankara’da Cumhurbaşkanına sunulur.








Devamını Oku »

18 Mayıs

0 yorum
Prof. Dr. Türkan Saylan 

13 Aralık 1935- 18 Mayıs 2009

Bir yıldız kaydı. Öyle bir yıldız ki o aslında etrafına yaydığı ışıkla bir çok kişinin hayatını değiştirdi.

Cüzzamdan kadın sorunlarına, kız çocuklarının okutulmamasından insan haklarına kadar yaptığı tüm çalışmaları ile pek çok derneğin, vakfın kurucusu ve başkanı. Sayısız onur ve başarı ödülü sahibi.

1963’te İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini bitirdi.

1972’de doçent, 1977’de profesör oldu.

1976 yılında Lepra (cüzzam) çalışmalarına başladı, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı’nı kurdu.

1982–1987 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı yaptı.

1986’da kendisine Hindistan’da “Uluslararası Gandhi Ödülü” verildi.

1981–2001 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü’nü yürüttü.

1990’da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev aldı ve 1996’ya kadar müdür yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatörlüğünü yaptı.

2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütü’nün Lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır.

Uluslararası Lepra Birliği’nin (ILU) kurucu üyesi ve başkan yardımcısıdır. 

Avrupa Dermato Veneroloji Akademisi’nin ve Uluslararası Lepra Derneği’nin üyesidir.

Dermatopatoloji Laboratuvarının kurulmasında görev  aldı.

Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer aldı.

1981-2002 yılları arasında 21 yıl gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliği’ni yaptı.

Bir iş doğru ve insanların menfaati içinse yılmıyorum, pes etmiyorum. Yanımdakilere de ‘bu işi önce kendiniz çözeceğinize, bürokrasiyi geçeceğinize inanmalısınız’ diyorum.”  Türkan Saylan




Devamını Oku »

BARSELONA

0 yorum
Park Güell
Seramiğin, camların ve taşların dansı, Sanat fikrini içeriden dışarıya taşımış eşsiz bir mimar, Gaudi...

Barselona denince akla ilk gelenler bitmeyen kilise La Sagrata Familia, Mimar Gaudi ve Flamenko…

İlk baharda keyifli bir gezi olsun istiyorduk bu sefer yolumuz Barselona’ya düştü. Geniş caddeleri, sıcak insanları ile şehri tanımaya, tarihi dokuyu gözlemlemeye gittik.

Şehrin mimarisindeki düzen çok dikkat çekici.  Dolayısıyla şehir haritası ile yol bulmak kolaylaşıyor.
Gezilecek yerler
Park Güell 

Park Güell;  Mimar Gaudi’nin 1900-1914 yılları arasında Güell ailesi adına yaptığı eşsiz bir eser. Parkın girişinde iki kulube ve hemen karşısında kültürel ve toplumsal etkinliklerin gerçekleştirildiği büyük bir meydan var.

İçeri girdiğinizde kendinizi masal diyarındaymış gibi hissedeceğiniz bir mekan. İlk göze çarpan, kulesi şekerden yapılmış gibi gözüken kulübeler, tam karşıda merdivenin ortasında duran rengarenk dev kertenkele, ağzından su akan mozaik yılan ve üst katta dalga görünümünde renkli seramiklerden yapılmış mozaik desenli balkonun manzarası görülmeye değer.

Gerçekte planlanan, parkın içine evler yapmakmış bu fikirle tarihteki ilk site olabilirmiş. Ancak sonradan maddi sebeplerden dolayı bu fikirden vaz geçiliyor ve ilk yapılan eserlere ilave 1931 de bir okul binası yapılıyor ve park halkın kullanımına açılıyor.

Sagrada Familia; Halk arasında bitmeyen kilise diye bilinen La Sagrata Familia (Kutsal Aile) bazilikası Mimar Antonio Gaudi tarafından 1882 yılında yapılmaya başlanmış.

Ancak Antoni Gaudi'nin 1926 yılında beklenmeyen ölümü ardından yarım kalan bazalikanın yapımına Mimar Gaudi’nin projeleri doğrultusunda öğrencileri tarafından ve halkın maddi yardımlarıyla hala devam edililiyor.
La Sagrata Familia
La Sagrata Familia’nın giriş cephesi ölüm diye adlandırılıyor. Binanın dış yüzeyinde bulunan küçük heykellerle tasvir edilen ölüm hikayesi, binanın çıkıştaki yüzünde yerini doğuma bırakıyor.

Kilisenin dış yüzüne baktığınızda, her cephesindeki figürler en küçük ayrıntıya kadar inceleme isteği uyandırıyor.

İçerisi büyüleyici, yüksek tavan baharda çiçek açmış ağaç dallarının enerjisini hissettiriyor. Rengarenk vitraylar dikkat çekici. Kilisenin alt katı aynı zamanda Mimar Gaudi’nin çalışma atölyesi, bazı eskizleri ve minyatürleri burada gezebilirsiniz.

La Pedrera Casa Mila; Gaudi'nin Barselona’ya kattığı eserlerinden biri, Rezidans olarak kullanılıyor. Çatısı turistik gezilere açık, en üst katta müze var, sadece çatısı için bile görülmeye değer.

Casa Batllo; Gaudi’nin Barselonaya kazandırdığı görmeye değer eserlerden birtanesi. Dış yüzündeki, süslemeler insan iskelet yapısından esinlenerek yapılmış. Yer yer kemik şekilli sütünları seçebiliyorsunuz. İçi gezilebiliyor.
Casa Batllo

Palau de la Musica Catalana

Antik Tiyaro, Tarihi Opera binası 1905-1908 yılları arasında yapılmış. Bina gece ışıklandırıldığında, heykel, Mozaik ve vitray üclemesinde Dekoratif Sanatın yansıması, sihirli bir müzik kutusu adeta…

İçerisini gündüz turlarla gezmek mümkün. Dilerseniz gittiğiniz tarihte Flamenko gösteris varsa kaçırmayın derim.

Alış Veriş  La Rambla Caddesi üzerinde H&M , Mango, Zara, hem alışveriş hem de kafe tarzı yeme içmenin olduğu bir cadde. Alışverişte seçenek çeşitliliği için Catalunya meydanında iki adet Corte Ingles var. Bunlardan büyük olanı 10 katlı ve Portal de I’Angel caddesi üzerinde. Alışveriş yapmak istemeseniz bile ilk katında Barselonaya özgü hediyelikler mevcut. İspanyol markalarının fiyat olarak Türkiye den farkı yok. Tek avantajınız tax free olabilir. Onun için de 180 Euro üzerinde alışveriş yapmanız gerekir.

Mercat de la Boquria ; Taze meyva satılan bir yer, soyulmuş, doğranmış hemen yemelik tropikal meyvalar var. (La Rambla caddesi üzerinde)

Kristof Kolomb
La Rambla caddesinin Kristof Kolomb heykelinin olduğu meydana ve limana çıkıyor. Kristof Kolomb Heykelinde asansörle tepeye çıkabilirsiniz. Yukarıdan manzara görülmeye değer. Kristof Kolomb heykelinin Çevresindeki aslan heykellerini boş bulursanız üstünde fotoğraf çektirin.

Caddenin sonunda Museu Maritim (denizcilik müzesi ) bulunuyor. Eskiden ticaret gemileri için kullanılan eski antirepo binaları şimdi denizcilik müzesi olarak kullanılıyor. Müzede İnebahtı savaşında Osmanlı’yı yenen komutan Don Juan’ı taşıyan geminin birebir ölçekteki modeli görülebilir.

Marinada büyük bir Akvaryum var. Forum İstanbul alışveriş merkezinde ki Turkua Zoo’ya benziyor.

Plaça Reial; La Rambla caddesi üzerinde dar bir sokaktan girdiğinizde karşınıza büyük bir meydan çıkıyor. Ortada havuz çevresi Kafelerle dolu. Keyifli bir mekan.

Palau Nacional de Montjuic ; Eski saray, merdivenleri havuzları çok ihtişamlı. Cuma ve cumartesi geceleri 19.00- 21.00 arası havuzda ışıklı gösteri yapılıyor. İçerisi sergi alanı olarak kullanılıyor.

Poble Espanyol

Poble Espanyol ; Eski sarayın hemen yanında bulunan Poble Espanyol, tüm İspanyol kültüründen mimari örnekler barından küçük bir ispanyol köyü. İçerisindeki her bina İspanyanın bölgelerinde bulunan tarihi binaların küçük birer kopyası. Hepsi dükkan olarak kullanılıyor, el sanatları satışı hakim, yöresel yemekler mevcut.

Ressam , heykeltraş, kübizm akımının öncüsü Pablo Picasso....

Pablo Picasso’nun, 20. yüzyılın ilk yarısına ait en önemli gravür dizisi Suite Vollard görülmeye değer bir koleksiyon.

Picasso’nun çok önemli bir dönemi olarak bilinen 1930’lara tarihlenen, tema ve teknik açıdan ilginç bir çeşitliliği yansıtan gravürlerde genel olarak, aşk, çıplaklık, erotizm, tutku, kaos, portre, mitolojik temalar ve yaşam öyküsel göndermeler görülüyor.

Carrer del Bisbe Irurita
Barri Gotic; Portal de I’Angel caddesinden denize doğru inerken Barri Gotic Semte (eski şehir merkezine) ulaşılıyor. İlk önce  Büyük Kattedral karşımıza çıkıyor çevresi kafelerle dolu güzel bir meydan. Biz gittiğimizde Paskalya olduğu için ayin vardı, içini gezemedik. Bu bölge 19. ve 20. yüzyılın başlarında geçirdiği çeşitli değişikliklere rağmen, birçok bina gezilebilir ve Roma duvarı kalıntıları görülebilir durumda. Barri Gotic bölgesinde birbirine bağlanan dar sokaklar ve yüksek duvarlar arasında dolaşarak limana inebilirsiniz.

Girona girişteki Aslan heykeli
Yakın Yerler 

GironaGirona, Barselona'nın kuzeyinde bir şehir. Bölgenin sakinleri İberler. 1492 de İspanyadan kovulan Yahudilerin tüm baskılara rağmen gizlenerek, yaşamlarını sürdürdükleri, yahudi mahalleleri bulunuyor. Barselona’ya uzaklığı 105 km yaklaşık 1 saat. Şehir Onyar nehri üzerinde üçgen biçiminde kurulmuş. Nehrin diğer yakası ile bağlantılarda köprüler hakim. Eyfel kulesini yapan kişilerce yapılan bir köprüye de eyfel köprüsü adı veriliyor.

Eski Şehrin merkezinde bulunan kale ve katadrel gezilecek tarihi mekanlardan biri. Bir rivayete göre kuşatma sırasında 

Girona Eyfel Köprüsü
kapıya dayanan askerlerin üzerine şehri kuran Aziz’in mezarından çıkan sinekler sıtma mikrobu yayarak askerleri etkisiz hale getirir ve şehri kuşatma son bulur. Onun için Girona’yı gezerken her yerde sinik figürü görebilirsiniz.
O dönemde şehri kötü niyetlilerden korumak için halk kendi içinde bir parola hazırlar. Şehrin kapıları açılmadan önce kenarda bulunan aslan heykelinin poposunu öpen, şehri bilen zararsız biridir. Ona kapılar açılır. Şimdilerde ise bu aslan heykelinin poposunu öpen Grinoya tekrar gelecek demektir.



Dali Müzesi
Ressam, heykeltraş, fotoğrafçı, filimci Deli Dahi Salvador Dali...
Figueres;  Salvador Dali bir zamanlar yaşadığı evi, henüz hayatta iken müze haline getirmiş ve öldükten sonra da evin alt bölümünde bulunan odaya kendisi için yaptığı yere gömülmüş. Evin içi kadar en az dışıda ilgi çekici. Dış yüzünde duvarlarda ekmek figürleri var, duvarların tepesinde ise yumurtalar…

“Madde kesinlikle göründüğü gibi değildir” demiş Dali…

İlk girişte bulunan avluda Dali’nin arabası var. Avluyu çevreleyen duvarlara Oskar heykelcikleri koymuş. Arabanın içine 1 Euro karşılığı yağmur yağdıracak bir düzenek var.

İçeride her odada sizi süprizler bekliyor. Benim en çok beğendiğim “Mae West Room” burundan şömine, dudaktan koltuk… ve “Palace of the Wind” tavanda kendisi ve eşi Gala’nın göğe yükselişini tasvir ettiği tavan resmi.

Palace of the Wind

Sadece Yağlı boya tabloların olduğu bir müze değil, dolayısıyla her girdiğiniz odadan şaşırarak çıkıyorsunuz. Bazı tablolarda optik ilizyon var, fotoğraf makinelerinin objektifinden baktığınızda gerçek halini görebiliyorsunuz.


Meraklısı için

Plaça de Catalunya’da şehrin en önemli sokak ve caddeleri ile buluşuyor. Bunlardan en bilinenleri yukarıda Passeig de Gracia ( Casa Mila ve Casa Batllo’nun olduğu cadde) Rambla de Catalunya (Tapas restaurantların olduğu cadde), aşağıda La Rambla (alışveriş ve kafelerin olduğu cadde) vePortal de l’Angel, (Bari Gotik bölgesine giden cadde) ve onun paralelinde Via Laietana caddesi ( Tarihi Opera binasının olduğu cadde).

Plaça de Catalunya’dan herhangi bir yere taksi, otobüs, metro ya da diğer toplu taşıma araçları ile gidebilirsiniz.

Artık Guel Park'ta giriş için ücret alınıyor 8 Euro, bilet sırası var sabah erken gitmekte fayda var. Metro ile ulaşım için Vallcarca durağında inip yürüyen merdivenlerle yukarı çıkmanız gerekiyor.

Figueres, Barselona’ya 1.5 saat uzaklıkta. Barselona’dan birçok tur Dali Müzesi için organizasyon yapıyor. (Enjoy BarcelonaOtelinizde kalan turların ayarladığı günübirlik Dali turlarına da katılabilirsiniz. Tur dışı münferit gidecekseniz mutlaka biletinizi önceden almanız gerekiyor. Kapıda turlara öncelik veriyorlar. Tren ile gitmek isterseniz yolculuk aktarmalı oluyor. Zaman kısıtlamanız varsa tavsiye etmem. 

La Sagrata Familia kilisesinin içini görmek için gitmeden bilet almanızı tavsiye ederim. Kapının önünden bilet alamıyorsunuz çok kalabalaık ve biletler hep 3-4 gün sonrası için satılıyor. Gitmeden biletleri alıp yazıcıdan QR kodlarınıda elinize alırsanız. Bilet saatinden yarımsaat önce gidebilirsiniz. Giriş ücreti 18.5 Euro biletlere buradan ulaşabilirsiniz.

Palau de la Musica Catalana, tarihi opera binasında Flamenko seyretmek isterseniz biletleri alırken tavsiyem balkon ama en ön. Balkonlar her zaman daha uygun fiyatlı oluyor ancak görüş alanı kısıtlı Balkonda en önde oturanın görüş alanı daha iyi. biletlere buradan ulaşabilirsiniz.

Picasso Müzesi için metro da sarı L4 hattı üzerinde Jaume durağında inerek Carrer del la Princesa caddesi üzerinden müzeye ulaşılabilir.










Devamını Oku »

23 NİSAN

0 yorum
Bu gün 23 Nisan, neşe doluyor insan...

23 Nisan; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM'nin açılışının ve egemenliği padişahtan alıp halka vermesini kutlamak amacını taşır. Aslında Çocuk Bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukların bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımaktaydı.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO’nun 1979 yılını Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği’ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır.

Günümüzde bayrama birçok ülkeden çocuklar katılmakta, çeşitli gösteriler hazırlanmakta, okullarda törenler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ayrıca 1933'te Atatürk'le başlayan çocukları makama kabul etme geleneği günümüzde çocukların kısa süreliğine devlet kurumlarının başındaki memurların yerine geçmesi şeklinde devam etmektedir.



Devamını Oku »

Merak tüm kapıları aralar...

0 yorum
Hep merak etmişimdir; yerçekimsiz bir ortamda yürümek nasıl bir duygudur? Sizce bir astronot Uzay mekiği ile uzaya fırlatılırken neler hisseder? Ben olsam ne hissederdim. Merak tüm kapıları aralar…
Şubat tatilinde babam ile beraber katıldığımız 2 günlük Aile /Çocuk Uzay Kampı bana unutulmaz anlar yaşattı.

Gündüzleri Astronot gibi eğitim gördük, geceleri teleskopla gezegen ve yıldızları inceledik.

İlk gün Astronotların uzaya çıkmadan önce aldıkları eğitimler hakkında bilgi aldık. İlk zamanlar Astronotların dünyaya dönerken bindikleri kapsülde yaşadıkları sarsıntılara alışabilmeleri için hazırlanmış bir makine vardı. Makinenin içinde ayakta duruyorsunuz ellerinizden, belinizden ve ayaklarınızdan makineye bağlısınız. Makine hızlı bir şekilde dönmeye başlıyor, sağdan sola, tepe taklak karışık bir biçimde ve astronotların dünyaya inerken kapsülde yaşadığı herşeyi siz burada hissediyorsunuz. Çok ilginç bir deneyimdi.

Daha sonra uzay mekiği simulator bölümüne geçtik. Uzay mekiği temel bilgilerini öğrendikten sonra ekipteki Kaptan, Yardımcı Kaptan ve Dosya Yazılım Uzmanı ünvanlarını alarak simulator de Uzay gemisini 2 kez uzaya çıkarıp indirdik.

Ailelerimiz geminin kontrol bölümünde yer alıyorlardı, biz gemiden onlarla telsiz bağlantısı aracılığıyla görüşüyorduk. Uzay mekiğimizi sorunsuz bir şekilde indirmeyi başardık.

Uzayda Astranotlar gemiden dışarı çıkıp nasıl tamirat yapıyorlarsa aynı ortam burada da sağlanmıştı. Makineye oturduğunuzda sizin ağırlığınız kadar makinenin haznesine su dolduruluyor. Daha sonra ellerinizle borulara tırmanıyorsunuz sanki uzaydasınız ve uzay istasyonunun dış yüzeyinde tarmirat yapıyorsunuz. Yukarı tırmanmak daha kolay aşağıya inişte zorlanıyorsunuz.

Ay Yürüyüşü 

Sonraki gün, Ay yürüyüşü deneyimledik. Ayda kendi ağırlığının 6 katı kadar hafif olduğunuz için ayda zıplayarak yürüyebilirmişsiniz. Ayda 3 çeşit yürüyüş şekli varmış. İki ayak aynı anda zıplayarak, adım atar gibi zıplayarak ve İki ayakla zıplayıp yan yan giderek. 

Amaç yerdeki bir cismi bu ay yürüyüş çeşitlerinden hangisiyle daha kolay alabileceğini ölçmek. Ben her zıpladığımda yerdeki kaskı ayaklarımla aldım sonra elime alabildim.

Son gün atölyede füze yaptık, füzelerin kafa kısmına paraşüt, arka kısmına fitil yerleştirdik. Hep beraber bahçede füzelerimizi ateşledik kimimizin paraşütü açıldı kimimizin ki açılmadı. Füzenin düştüğü yeri tespit etmek ve onu bulmak çok zordu. Ben füzemi bulduğumda almak için ağaca tırmanmam gerekti.

Kamp bitiminde törenle katılım sertifikalarımızı aldık. Çok keyifli bir hafta sonuydu benim için.

Uzay Kampı Türkiye bizlere Dünya’mızın dışındaki yaşamı keşfetme fırsatını sunuyor. Yaşam boyu unutamayacağınız bir yolculuk için rotanızı İzmir’e çevirin.

Sevgiler

Doğan Can











Devamını Oku »

Çıtır Çıtır Felsefe "Cesaret ve Korku "

0 yorum
Cesaret ve Korku 

Yaşamı ve dünyanın işleyişini anlamaya çalışan çocuklara, temel kavramları, doğru sorular sorarak düşündüren 7+ yaş için hazırlanan dizi, gerçek yaşamdan pek çok renkli örneklerle dolu. Çocuklar, öğretmenler ve anne babalar, her kitapta farklı bir kavram üzerine birlikte düşünüyorlar, birlikte konuşuyorlar.

Çıtır Çıtır Felsefe serisinden Cesaret ve Korku üzerine eğlenceli örneklerle süslenmiş bu kitap, okuyanlara keyifli anlar yaşatıyor. 

"Korku, beynin doğru çalışmasını engeller. Hatta bazen onu, tamamen devre dışı bırakır. Bildiğimiz zaman daha az korkarız ve artık kimseye kanmayız. Haklı bir neden için savaşacağımızı bildiğimizde, içimizde bir enerjinin yükseldiğini hissederiz."

"Herkes, küçük cesaretsizlikleri biriktirirse, gerçekten de çok kötü bir dünyanın yaratılmasına göz yummuş oluruz. Eğer içindeki cesaret büyürse, korku ezilir. Çünkü korku mücadele etmez; korku korkaktır, cesaret kendini gösterdiği an, geri çekilir."


Yazan: Brigitte Labbe - Michael Puech
Resimleyen: Jacques Azam
Yayın evi: Günışığı Kitaplığı

Devamını Oku »