Kars çevresi



Sevinçle “Kar var! Kar!” dedi. Parmaklarının ucu ile minik bir şeyi tutar gibi işaret ederek, “Biz şu kadarcık karı yerde görmek için üç saat yağışını seyrediyoruz, camın önünde bekliyoruz, burada diz boyu kar var. İnanabiliyor musun anne?”

Kar kristallerinin aylarca yerden kalkmadığı, çağlar öncesinden bu yana antik kalıntılar, doğal bitki örtüsü, kayak pistleri, lezzetli yemekleri ile dört mevsim turistlerin uğrak yeri Kars şehrindeyiz.

Havaalanından Ocaklı köyüne kadar bir saat yol boyu sağlı sollu her yanı gözümüzün alabildiğine beyaz bir örtüye teslim olmuş irili ufaklı dağları seyrederek çocukların daha gelmedik mi sorularına cevap vermekten bıkarak yol alıyoruz. Yolculuğumuzun sonu Ermenistan sınırında yer alan Ani Şehri.

Ani Harabeleri

Surp Kirkor Kilisesi

Kale surları arasından antik şehre giriş yaptığımızda, geniş bir alana yayılmış doğaya ve insana direnme çabasından yorgun düşmüş ortaçağın en önemli kentlerinden biri, ipek yolunun Anadoludaki gümrük kapısı sayılan bu şehir her şeye rağmen ayakta kalan kalıntıları ile hikayesini anlatıyor bize, sessizce…

Aşağıda usul usul akan Arpa çayını sınır bellemiş Ermenistan’la karşı karşıya kalan uçurumun hemen yanı başındaki muhteşem freskleriyle Surp Kirkor kilisesi, (Surp Amenap’rkitch Kilisesi)

Dikdörtgen planlı yapısı, sekizgen minaresiyle Anadoludaki ilk Türk camisi olma özelliğini taşıyan Ebû’l Manuçehr Camii 



Ani Katedrali 

Arslan kabartmalı dış cephe süslemeleriyle dikkat çeken, kapıları ve kubbesi olmamasına rağmen muhteşem bir akustik yapısıyla bizi büyülüyen Ani Katedrali. 
(Surp Asdvadzadzin Katedrali) 

Sonradan şehir merkezindeki Arkeoloji müzesinde o dantel gibi oymalı ceviz kapıları gördüğümde de Ani Katedralini gördüğüm zamanki gibi büyüleneceğimi henüz bilmiyordum.

Adını sayamadığım daha niceleri bu şehrin topraklarında sonsuz anılar biriktirmişler. Tarihin sayfalarında adları yer almayan kim bilir kimler geldi, hangi kervanlar geçti, kimler yaşadı, kimler savaştı, can verdi bu topraklarda…



Çıldır Gölü

Sonraki durağımız Doğu Anadolu’nun en büyük ikinci gölü olan bir metrelik buz kalınlığı ile kışın cirit atma, atlı okçuluk, kızak, kayak ve buz pateni yarışlarıyla festivallere konuk olan en geniş buz pisti; yazın sıcağında yöre halkının serinleme yeri, balıkçıların yaz kış balık tutuğu Çıldır gölü. Dedim ya dört mevsim güzel buralar…

Çıldır Gölü
Donmuş gölün üzerinde yürümenin heyecanı sonrası Çıldır Gölünün yakınında kurulan büyük beyaz ahşap evde bu göle özel sazan balığının tadına bakıyoruz.
Merak edip soruyorum. Kışın bu balıklar, bu donmuş gölden nasıl tutuluyor diye, cevap çok basit “Buzu kesip balık tutuyoruz.” 

Ama asıl şaşırtan cevap, kar yağmadan önce attıkları ağlara bağladıkları iplerle işaret koymaları ve kendi ağlarının olduğu yerdeki buzu kesip balıkları toplamaları ve boşalan ağları yeniden suyun altına bırakmaları, böylece müşterilerine kış boyunca taze balık sunabiliyorlarmış.
Tabi bu işin en zor yanı, her gün yeniden buz kesmeleriymiş. çünkü sabah kestikleri yer akşama donuyormuş…

Çıldır Gölü Şehre 1,5 saat uzaklıkta, dolayısıyla şehir merkezine gitmek için yine yollardayız. ilk önce Arkeoloji müzesine uğrayarak şehir* içinde küçük bir tur yapıp Sarıkamış’a otelimize gidiyoruz. Tatilin sonraki günleri Kayak pistlerinde geçiyor.

Son gün havaalanı yolunda herşeyin üstünü usulca örtmüş karlara bakıp buraları yeşil görmeyi hayal ederken yazın gelirim umuduyla, çocuklar ise karları geride bıraktıkları için üzgün evimize döndüyoruz.

Mart 2019


*Kars şerin içini anlatan yazıya buradan ulaşabilirsiniz.








0 yorum :